Engin BAŞCI
Daha önce de yazmıştım; son zamanlarda en sevdiğim şarkılardandır Pinhani’nin “Bilir o beni” şarkısı.
Der ki şarkıda;
“Bugün aramadım ama, bilir o beni.
Çok uzaktayım ama, görür o beni.
Eve dönemedim ama, bulur o beni.
Bana acımadı ama, sever o beni…”
Ve o yazıda demiştim ki; gerçekten biliyor muyuz, görüyor muyuz?
Çünkü bu ahir ömrümde bilenlerden çok, bilmeyenleri görmeyenleri gördüm…
En acısı da bilip de bilmeyenlerdi, görüp de görmeyenlerdi…
***
Son zamanlarda şarkının bir sözüne daha takılıp kaldım:
“Bana acımadı, ama sever o beni”
Şarkıda söylediğince bize acımasızca davrananlar gerçekten bizi sevebilir mi?
Ne yazık ki yaşadıklarımızı, gördüklerimizi düşününce o şarkıdaki gibi iyimser olamıyor insan.
Saraçhane’de barışcıl bir şekilde gösteri yapan, anayasal haklarını kullanan, itiraz hakkını yasalarda yazıldığı gibi alanlara taşıyanlara acımasızca davrananlar gerçekten o gençleri seviyor mu?
Bu ülkenin geleceği olan gençlere sevgi ve saygı duyuyor mu?
Bu soruyu gazetecilik hayatım boyunca tanık olduğum pek çok olayda sordum.
Haklarını aramak için alanlara çıkan memurların, öğretmenlerin, kadınların yediği polis dayağında, biber gazlı coplu müdahalede “neden?” diye sorguladım.
Öğretmenleri seven saygı duyan bir polis müdürü bu tür sert müdahalelerin emrini verebilir miydi?
Ya da bunu ondan isteyen daha üst düzey bir yetkili…
O zaman neden?
***
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası yapılan gösterilerde bir şey daha dikkatimi çekti.
Atatürk ve Türk bayraklarıyla toplantı ve gösteri hakkını kullananlara uygulanan sert müdahaleden gençlerle birlikte o bayraklar da nasibini aldı; yerlere düştü, yıprandı…
Oysa o Türk bayrağı bu ülkede yaşayan herkesin kutsalı… Hepimizi bir arada tutan ortak değer… Yemin törenlerinde öpüp alnımıza koyduğumuz kadar kutsal…
Böylesi kutsal sembollerle yapılan gösterilerden devlete millete zarar gelebilir mi?
Ya da bu şekilde hak aramak için toplantı ve gösteri yapan kitleler devlete millete zarar vermeyi düşünebilir mi?
Bir de barışçıl bir şekilde toplantı ve gösteri yapma hakkı Anayasa ve yasalarca güvence altına alınmışken…
Taş yerine mizahla sokaklara çıkılmışken…
Aslında o bayrakları taşımadan da o gösterileri yapmak yasal haklarıyken…
Öyleyse neden göstericilerden nefret edercesine saldıran güvenlik görevlileri gördük.
Aynı anda bir başka şey daha gördük.
Aşırı öfke sergileyen arkadaşlarına engel olmaya çalışan polisler…
Bu iki davranış arasındaki çelişki öfkeyi, şiddeti ve sevgisizliği sorgulamayı daha önemli hale getiriyor.
***
Hak, hukuk, adalet kadar vicdan da önemli bir kavram.
Belki de her türlü insani değerin filizlendiği yer orası.
Hak, hukuk ve adalet duygusu da oradan doğuyor, orada yer buluyor kendine…
Çünkü vicdan çöllerdeki vaha gibidir.
Yeşerdikçe ötekini anlarsın.
Ötekini anladıkça sevebilirsin.
Sevebilirsen acımasız olmazsın…
Ve ötekini kendinden bildiğin yerde öteki de yoktur artık…
Yeni bir hayat o iklimde başlar…
Mümkündür…