Engin BAŞCI
Geçmişin seni tanımlayabilir mi? Ya da seni sen yapan sadece bugün müdür? Ve geleceği nasıl bir kimlikle yaşayacaksın?
Bireylerin hayatı açısından zamanın ve koşulların belirleyiciliğinde farklı ve esnek şekillerde yorumlanabilecek bir sorular, kurumsal kimlikler söz konusu olduğunda daha köşeli değerlendirmelere yol açabiliyor.
Kurumsal kimliklerin tarihsel kökenleri ve savundukları ilkeler siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan onları belirleyen ve onlara rehberlik eden değerlere dönüşüyor. Özellikle de o zaman değin ortaya koydukları bir değerler manzumesi varsa…
CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel ile girdiği yola bu açılardan bakıldığında kamuoyundaki tartışmaların nedeni daha net anlaşılabiliyor.
Özgür Özel’li CHP’nin normalleşme söylemiyle yöneldiği siyasal rota tartışma yaratan yeni olaylar ve görüntülerle konuşulmaya devam ediyor.
TBMM’nin açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul salonuna girişinde CHP’li milletvekillerin parti yönetiminin aldığı karar gereği ayağa kalkması bu görüntülerden biri.
Diğeri de Özgür Özel’in Devlet Bahçeli ile meclisin açılış resepsiyonunda girdiği diyalog.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin zaman zaman hakaret dozuna ulaşan, hatta aşan söylemi siyasetin dili olabilir mi? Bu sözlerin “siyaseten söylenmiş sözler” olma gerekçesi hoş görülüp kabul edilebilecek türden midir?
CHP gibi bir siyasal partinin lideri normalleşme siyaseti gereği bunu sineye çekmeli miydi? Yoksa siyaseten söylenmiş olsa bile siyasetin dilinin bu olmaması gerektiğini siyasi bir nezaket içinde hatırlatmalı mıydı?
Halkın çözüm beklediği sorunlar iktidarın ve muhalefetin önünde durdukça partilerin siyasetteki politik stratejileri tartışılmaya devam edecek.
AKP’nin yumuşama politikası da CHP’nin normalleşme siyaseti de konuşulup eleştirilecek.
Bu anlamda halkın güvenini kazanmak iktidarın da muhalefetin de en önemli sorunu.
Güven endeksi araştırmalarında siyasete olan güvensizlik bütün siyasi aktörlerin düşünmesi gereken bir konu.
Tam bu noktada CHP’nin normalleşme söylemiyle ortaya koyduğu siyaset iktidar kanadından gelen yeni açıklamalarla yeniden tartışılacağa benziyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son günlerde “yumuşama iklimi ve kardeşlik seferberliği”nden söz ederken tüm partileri ve sivil toplum kuruluşlarını bu seferliğine destek vermeye çağırdı. Erdoğan diyalog zeminini genişletmenin gereğine de vurgu yaptı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in normalleşme siyaseti bu diyalog zeminine yeşil ışık yakıyor. Genel Başkan olduğu günden bu yana izlediği siyaset rotasının ana hatlarından birini bu oluşturuyor.
Aslında bu tablo Türkiye’de siyasette öteden beri beklenen ve özlenen bir tablo. Ama bu tablonun tamamlanabilmesi için ressamları tarafından atılması gereken ciddi ve önemli fırça darbeleri var. Özellikle de iktidarın.
Her şeyden önce iktidar kanadının siyasal ve toplumsal muhalefetin eleştirilerine değer vermesi, onların şikayetçi olduğu sorunların çözümü için ciddi adımlar atması gerekiyor.
Örneğin ekonomide, göçmen politikalarında, sağlıkta, eğitimde, çalışma hayatında ve yargının adalet duygusunu zedeleyen uygulamalarında çözülmesi gereken acil sorunlar gibi…
İktidarın yumuşama iklimi ve kardeşlik seferberliği bu sorunların çözümü için atılacak adımlarda da kendini gösterirse CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in normalleşme siyaseti de kendi tabanından destek görür.
Siyaset diyalog zeminine oturacaksa tek pencereden atılacak çiçeklerle bu iş sor gerçekleşir. Ancak karşılıklı atılacak çiçeklerle siyasetin bahçesi arzu edilen renklere bürünür.
Aksi halde söylenen sözler ve yapılan çağrılar dillendirildiği salonların duvarlarına çarpar, o duvarları aşarak hayatın içinde yankı bulamaz.
Ancak, iktidardan bugüne kadar bu yönde somut bir adım görülmedi. Sadece siyasal ve toplumsal muhalefeti kendi siyaset zeminine çağıran bunun içinde ülkenin içinde bulunduğu sorunları gerekçe gösteren bir söylem var. Bir de iktidarın ittifak ortağı MHP liderinin tokalaşma siyaseti.
Bu söylem ve görüntüler somut adımlarla taçlanırsa yumuşama ya da normalleşme gerçekçi siyaset zemininde anlamını bulur.
O yüzden siyasetin artık duygu dünyalarına seslenen sloganlar ve görüntülerle değil, kitlelerin karşı karşıya bulunduğu sorunların aşılması için rasyonel iklimlerde somut eylemlerle yapılır hale gelmesi gerekiyor.
İktidardan bu yönde adımları görmeden CHP tabanının normalleşme siyasetine destek vermesi de zor görünüyor.
CHP liderinin, özellikle Özgür Özel gibi bugüne kadar partisinin ön saflarında siyaset yapan ve sahada da aktif olan bir siyasetçinin bunu bilmemesi düşünülemez.
CHP yönetimi normalleşmeyle iktidarı eleştiren sert söylemlerden kaçınarak CHP’ye mesafeli olan kesimlere göz kırpıyorsa iktidarın atacağı adımları doğru okumalı, yumuşama ve kardeşlik seferberliği açısından samimi uygulamaları beklemeli ve şunu da dikkate almalı:
CHP iktidarının yolu, iktidarın politikalarından rahatsız olan AKP seçmeninin oylarına talip olunması kadar, kendi tabanının küstürülmemesinden de geçiyor.