ICARUS YÜKSELDİ
Buse GÜLİN
Birinin dudaklarına yüklediği yüzeysel anlamdan daha fazlasını yazıyorum şu an…
Kalbinin ışığını hissedebilen parmak uçlarım var benim. Bedenin, her gece, ısrarla benden
uzakta bir noktada uykuya teslim ediyor olsa da kendini, hala kollarımı kalbinin üstünde
birleştiriyorum. Bu yüzden kâbus görmüyorsun. Hepsini kendime hapsediyorum çünkü.
Yüzünün ince ama hassas bir dokusu var bilirim. Tırnaklarım her temas ettiğinde sana, ince
kesikler açmasın teninde diye derin bir sızı duyardım. Saçların kumsalımdı benim. Kimsenin
bilmediği koylara açılırdı masumiyetin. Varlığın yeterince sarhoş ederdi faniliğimi. Bu
yüzden hiçbir içkinin dibinde kaybetmedim zihnimi.
Sadece bazen kaybolmayı seçerdim senin kollarına doğru yalpalayarak. En çok çıplak ayakla
koşmayı severdim sana. Tabanlarımın acıyışı ile ilişkilendirirdim sana doğru gelerek
kazandığım zaferi. En minimal bile olsa, değer edinmek için acıyı göğüslemek gerekirdi
bilirdim. Sana gelirken, sana koşarken acı çekmeyi göze alırdım ki sardığında bedenimi
kazandığım anların tamamı verebileceğim değerin de üzerine taşısın seninle beni.
Taşıdı mı? Taşıdı… Öyle derin taşıdı ki.
Tanrının bana tanıtacağı cennete kadar, erişebildiğimin en iyisi olarak kalacaksın.