Suriye ve Irak gibi ülkelerde askeri yöntemlerle IŞİD’in çökertilmesine rağmen, bölge uzmanları radikal yeni örgütlerin ortaya çıkabileceğine, radikalizmin IŞİD ile sınırlı olmadığına dikkat çekiyor.
2011 Arap Ayaklanması döneminde ortaya çıkan IŞİD bütün dünyanın yakından izlediği bir örgüt oldu. Sosyal medyayı ve teknolojiyi etkili bir şekilde kullanan örgütün kanlı eylemleri uzun süre bölgeye ve dünyaya korku saldı.
Son aylarda Irak ve Suriye’de eylemlerini artıran örgütün militanlarına dair tartışmalar birçok soruyu da gündeme getiriyor; IŞİD tamamen yenildi mi? IŞİD’i doğuran şartlar hala mevcut mu? Radikalizmi besleyen faktörler neler? Yeni IŞİD’ler doğar mı?
Alman Yayın Kurumu DW’nin haberine göre, uzmanlar radikalizmi besleyen şartların 2011 öncesine göre çok daha güçlü olduğu ve yeni radikal örgütlerin ortaya çıkacağı konusunda hem fikir.
Uzmanların vurgu yaptığı bir başka nokta ise, radikalizm sorununun çok katmanlı olduğu ve bölge ülkelerinin tek başlarına bu tehdide karşı koyamayacakları.
Afganistan’a savaşmaya gidenler
Irak El Muntasır Üniversitesi’nden Diyar Salih, radikalizmi besleyen ve sürekli canlı kalmasını sağlayan en önemli sebebin bölgedeki siyasi kutuplaşma olduğunu söyledi.
Salih, bu kutuplaşmanın hâlâ etnik, mezhebi ve dini unsurlar üzerinden yürütüldüğünü belirterek, eski Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali döneminde Orta Doğu’daki ABD-Sovyetler Birliği kutuplaşmasının ve inanca dair propagandanın etkisiyle, çok sayıda insanın Afganistan’a savaşmaya gittiğini hatırlatıyor.
Suriyeli gazeteci Ala Halebi bu görüşü destekleyenler arasında. Halebi, ABD’nin Irak’ı işgali döneminde Suriye dahil bölge ülkelerinden gençlerin ABD’ye karşı mücadele amacıyla Irak’a geçtiğini anlatıyor.
Salih ve Halebi’ye göre, Afganistan’a veya Irak’a gidenler zamanla radikalleşti ve cihadizmin giderek güçlendiği bütün savaşlarda ve krizlerde savaşçı, komutan, ideolog olarak yer aldılar.
Uzmanlar radikallerin etkili oldukları veya kontrol ettikleri bölgeleri de dönüştürdüğüne dikkat çekiyor.
Gazeteci Halebi, “Afganistan’daki çocuklar Irak’ta El Kaide savaşçısı oldular. Irak’takiler Suriye’de cihatçı olarak savaştılar. Suriye’dekiler de herhangi bir bölgedeki cihadizmin çekirdeği olacaklar” dedi.
Ders kitapları ne anlatıyor?
Irak El Muntasır Üniversitesi’nden Salih, “Bölgede hoşgörü, farklı olanı kabullenme gibi radikalizme karşı durabilecek ortak kültür yaratma projeleri başarısız oldu. Bu projeler bölgeden veya bölge dışından destekçi bulamadı” dedi.
Dini ve mezhepsel söylemlerle bu durumun pekiştirildiğine dikkat çeken Salih, “Bazı ülkelerde eğitim sistemlerinin bile ötekini reddeden, radikalizmi destekleyen içeriği var” diye konuştu.
Salih, siyasi veya dini otoritelerin mezhepçi söylemlerin çok büyük kitleleri etkilediğini Irak örneği üzerinden anlatarak, “Irak’ta 2003 sonrası dönemde Saddam karşıtı söylemler Sünni karşıtı söylemlere dönüştü” dedi.
Salih’e göre, kaos dönemlerinde yaşanan kitlesel yer değiştirmeler de radikalleşmenin sebepleri arasında.
Radikalleşme ve ekonomi.
Suriyeli gazeteci Ala Halebi, radikalleşme ve ekonomik sebepler ilişkisine dikkat çekerek, petrol kaynakları, sınır kapıları gibi yerlerin devletlerin kontrolünden çıkması radikal yapılara kaçakçılık, ticaret, ekonomik güç sağlamaya başladığına belirtti.
Halebi’ye göre, bütün dünya IŞİD’e odaklandı ancak radikalizm IŞİD’den ibaret değil ve IŞİD’in çökertilmesi radikalizmin bittiği anlamına gelmiyor.
Radikalizmde Irak örneği
Radikalizm genel olarak bölge ülkelerinin tamamının ortak sorunu olsa da uzmanlar her ülkenin ekonomik, siyasi, kültürel şartlarının farklı olduğuna dikkat çekiyor.
Uzmanlara göre, bölgedeki radikalizme uygun siyasi, ekonomik, kültürel, nüfuz çekişmesine dayalı istikrarsızlık, savaş yıkımı gibi faktörlerin birçoğunu barındıran ülke Irak.
Irak İnsan Hakları Yüksek Komisyonu Üyesi Dr. Ali El Bayati, “İnsanlara güven veren; güvenlik, ekonomi, temel hizmetler gibi haklarını veren bir devlete ihtiyacımız var” dedi.
Ne yapılmalı?
Uzmanlar radikalizme karşı siyasi söylemler, eğitim, dini ve mezhebi söylemler dahil çok geniş kapsamlı ve uzun vadeli bir programla hareket edilmesi gerektiğini söylüyor.
Ancak henüz IŞİD ve El Kaide’nin kontrolünde uzunca süre yaşayanlara yönelik rehabilitasyon programları bile yok. Bölgedeki yıkım, ekonomik krizler, toplumsal dokunun ağır hasarlı olması, mezhepçi söylemlerin normalleşmesi dahil birçok sebebin yeni radikal örgütlerin doğuşunu hızlandıracağı düşünülüyor.