Otoriterleşen hayat ve Otoban Köpekleri

Kemal ASLAN

İstanbul’da Mecidiyeköy Büyük Sahne’de Otoban Köpekleri adlı oyunu izledim. Gelecekte yaşanması mümkün distopik bir dünyada insanlar varlıklarının nasıl sürdürebilecekler sorusunun yanıtı aranıyor oyunda. Dünyada giderek otoriterleşmenin arttığı, demokratik rejimlerin azaldığı otoriter popüler liderlerin revaçta olduğu bir dönemden geçiyoruz.

1984 romanı ile benzerlik taşıyan oyunda kavramların nasıl alt –üst edildiğini görüyoruz. Algı yönetimin sürekli yapıldığı bu ülkenin adı Özgürlük Ülkesi ama özgürlüğün ö’sünden bile söz etmek mümkün değil. Her şey sanal ve insanlar bir yanılsamayı yaşıyorlar.

Bu ülkede her şey itaat çerçevesinde şekilleniyor. Kurallara uyulması, istenilen yurttaş olunması durumunda alınan puanlarla çocuk yapmak gibi olanaklara sahip olmak mümkün oluyor. Statünün korunması için herkesin puanlarını artırması yani boyun eğmesi gerekiyor. Zaten rejim bunu toplum gönüllüleri adı verilen asayiş örgütüyle sağlıyor. Evlerdeki olağan dışı hareketler, durumlar yurttaşların kollarına taktığı saatlerden izlenebiliyor. Olağan dışı, istenmeyen bir şeyin olması durumunda hemen müdahale ediliyor ve o kişiye işkence uygulanıyor. Elektro şok veriliyor. Eğer istenilen enformasyonu vermez ise o zaman hafızası siliniyor. Gerekirse kalbi mekanik bir model ile değiştiriliyor. Bir anlamda hissizleştiriliyor.

İtaati yaşam hapı ve yemek hapı ile sağlıyorlar. Bu hapları alanlar 155 yaşına kadar yaşayabileceklerini sanıyor. İnsanlar ne kadar uyumlu olursa olanakları o kadar artıyor ve statüleri değişebiliyor.

Her rejim varlığını sürdürmek için düşmanlaştırılan ötekine ihtiyaç duyar. Burada da otoban köpekleri olarak adlandırılan grup terörist olarak nitelendiriliyor ve her gün onlarcası sürek avı biçiminde öldürülüyor. 20’inci yüzyıl boyunca örneklerine rastladığımız, belgesellerden, filmlerden izlediğimiz, romanlardan ve tarih kitaplarından okuduğumuz eserlerden otoriter rejimlerin varlıklarını sürdürmek için ötekileştirilen bir düşmana ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Bu tür rejimler varlıklarını sürdürmek için ayrıca korku ortamı yaratır ve bu ortamda insanların büyük bölümünün itaat etmesi beklenir. Otoban Köpekleri adlı oyunda da bu böyle oluyor. Bu tür rejimler yurttaşlarının gerçeği fark etmemeleri için medya aracılılığıyla algı yönetimi; asayişin sağlanması adı altında da polis gücünü kullanırlar. Yapay zekâ temelli dijital panoptikon ortamında yurttaşlar sürekli dinlendiklerini, olumsuz bir durumda asayiş güçlerinin hemen müdahale edeceğini bilir. Böyle bir ortam insanları suskun, sinik hale getirir. Bireyin özne haline gelmesi düşünülemez. Sürü davranışı geçerlilik kazanır.Bu tür rejimlerde itaatin sürmesi için zor görünür hale getirilir.

Oyun mutlu görünen tek eksiklikleri çocuk olan iki kişilik bir aile üzerinden rejimin sorgulanmasını içeriyor. Jess, yanılsamayı fark etmenin bedelini işkence görerek ödüyor, kalbi de mekanik hale getiriliyor ve hafızası siliniyor.  Kocası Hasi ise terörist olarak adlandırılan rejimin düşmanlaştırdığı insanları öldürüyor. Bunun için sürekli operasyonlara katılıyor ve üst düzey yönetici haline geliyor. Yaptığı işlerden dolayı sürekli puanları artıyor. Yapay zekâ temelli dijital panoptikon ikisinin kollarında bulunan saat üzerinden gerçekleşiyor. Saat konuşulanları kaydedip merkeze aktarıyor. Taraflardan birinin sesinin yükselmesi, tartışma olması, taraflardan birinin sesini yükseltmesi durumunda puanları düşürülüyor.  Yapay zekanın belirgin biçimde var olduğu bu rejimde Hasi eşinden geleneksel kadın rolü bekliyor. Jess, dışarıda çalışmadığından yemek yapması gerekiyor. Yemek olmadığı durumda aralarında tartışma çıkıyor. Tartışmalar sonucu puan kaybettikleri fark eden Hasi, eşine dışarda yemek yemeyi teklif ediyor. Sanal gözlüklerle de seçtikleri ülkede beğendikleri yemeği yiyorlar. Bu yanılsamayı pekiştiren bir durum.

Garipler ülkesinden gelen birinin daha önce çöp kutusuna yerleştirdiği çocuğu geri almak istemesi üzerine çıkan tartışma üzerine eve baskın düzenleyen asayiş birimleri ona işkence yaparlar, kalbini değiştirirler ve hafızasını silerler. Kocasının üst düzey yönetici olmasına rağmen Jess, kötü muameleye maruz kalır. Kısaca üst düzey yönetici olmak o görevde bulunanlara ayrıcalık tanımıyor.

Her otoriter rejimin bir ömrü vardır. Sonsuza kadar iktidarı sürdürmek mümkün değildir. İnsanlık tarihi buna tanıktır. Oyunda otoban köpekleri olarak adlandırılan grup ayaklanır ve Özgürlük Ülkesini ele geçirirler. Sanatın en önemli işlevi izler kitleye hayatın daha farklı olabileceğini hissettirmektir. Böyle gelmiş böyle gitmez algısı yaratmaktır. Başka olasılıkları mümkün kılabilmeyi sezdirmektir. Otoban Köpekleri bunu başarmış. Dilen Demirel, gelecekte dünyanın nasıl olabileceğini, otoriterleşmenin hangi boyutlara ulaşabileceğini, aile ortamında ilişkilerin nasıl olacağını sorunsallaştırmış yazdığı metinde. Murat Çidamlı, görsel efektler ve videolarla metne bir hayat vermiş. Oyuncular da oldukça başarılı. Bu oyunun 2025 yılında Afife Jale ödülü alması bence kehanet olmaz.