Demokrasi treni ve filizlenen umutlar

Engin BAŞCI

Küçük bir çekirdekten filizlenir hayat.

Dallara yapraklara bürünür çiçeklenir… Ve her çiçek ruhumuza tonlarını verir.

O tonlar yaşadığımız hayatı renklendirir.

***

Bir kuru dal bulmuştum bahçede. Terasta bir saksı içinde uzayıp giden kaktüse dayanak olsun diye aldım.

O kuru dalı saksıdaki toprağa saplayarak kaktüse destek çubuğu yaptım.

Belki topraktan belki kaktüsten can aldı.

O kaktüse kaktüs ona dayanak oldu.

Bir süre sonra kurumuş o dal tomurcuklandı yaprak verdi.

***

Doğanın döngüsü bu.  Bitti denilen yerde yeniden canlanır. Toplumsal hayat da öyle… Umudunuzu kestiğiniz anda yeniden başlayabiliyor her şey.

İnsanın içinde yaşattığı vicdan, kurumuş bir dalda yeşermeyi bekleyen öz gibidir.

Bir şey olur, bir el dokunur, sese gelir vicdanlar.

Gezi protestosu da öyle başlamadı mı?

Önce ağaçlara sahip çıktı insanlar, sonra o ağaçlara sahip çıkan insanlara…

Güvenlik güçlerinin ağaçları korumaya çalışan gençlere orantısız güç kullanımı vicdanları hareketlendirdi.

Sessiz kalamadı, dayanamadı insanlar.

7’den 70’e herkes sokaklara, parklara döküldü.

Bulundukları şehirlerin parkları Gezi Parkı’ydı…

Gördük yaşadık o günleri.

Yer yer vandallık görülse de terörize bir eylem değildi.

İnsanlar anayasal ve demokratik haklarını kullanarak şikayet ettikleri her şeye itiraz ediyorlardı.

Bir kalkışma ve darbe girişimi değildi. Sokaklara dökülen kitlelerin öyle bir niyeti yoktu.

Baskıcı ve dayatmacı yönetim tarzına bir itirazdı bu.

Herkesin bir nedeni vardı.

O nedenler Gezi Parkı’ndaki ağaçların dallarında yapraklarında buluştu…

***

Kalkışma ve darbe girişimini birkaç yıl sonra gördük.

Yıl 2016’ydı.

Tanklar kesmişti yolları. Kesilmek istenen demokrasi ve özgürlüklerdi.

Kitleler sokaklara çıktı. Bu kez darbe girimine itiraz ediyor, direniyorlardı.

15 Temmuz’da darbe girişimine geçit vermediler. Demokrasiye sahip çıktılar.

Olağanüstü bir durumdu, can verdiler kanlarını döktüler.

Tankların önüne yattılar.

Parlamentoya, kendi seçtikleri milletvekillerine, hükümete, her şeyden önce kendi iradelerine sahip çıktılar.

Nedenler farklı olsa da darbe girişimine karşı her görüşten ve inançtan insan demokrasi ve özgürlük potasında bulundu.

Demokrasi ve rejim sokakta yükselen itirazla korundu…

***

19 Mart 2025’ten itibaren yeni bir itiraz yükseliyor sokaklarda.

Hem de uzunca süren bir suskunluktan sonra.

Hemen herkesin her şeyi kanıksadığı, hak arama kültüründen gelen kesimlerin yılgınlık ve bıkkınlık içinde evlerine çekildiği, gençlerin geleceği yurt dışına gitmekte gördüğü bir zaman diliminde hareketlendi sokaklar.

Ana muhalefet partisi CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunan, ön seçim için mitingler yapmaya başlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önce diploması iptal edildi, ardından gözaltına alındı.

Ve tepkiler çığ gibi büyüdü. Gençler sokaklara döküldü, barikatları aşıp Saraçhane’de toplandı.

Oysa o güne gelinceye kadar hukukun zorlandığı pek çok şey yaşanmıştı. DEM’li belediyelere kayyum atanmıştı.

CHP’nin İstanbul’daki bazı belediye başkanları yolsuzluk ve “kent uzlaşısı” gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanmıştı.

Belediye önlerindeki az katılımlı protestolar dışında bir tepki gösterilmemişti.

Bu kez işin rengi değişikti.

Geniş kitlelerin umut gördüğü bir siyasetçinin, bir Cumhurbaşkanı adayının diploma iptaliyle seçime girmesi engelleniyor, yolsuzluk ve terör suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanıyordu.

O yüzden diploma iptali vicdanlara dokundu. Özellikle gençleri itiraz ettikleri ve rahatsız oldukları konular üzerinden harekete geçirdi.

Ve buna Ekrem İmamoğlu’nu siyasette bir umut olarak gören kitleler de katıldı.

Saraçhane Meydanı itirazın sembol mekanına dönüştü.  Son derece barışçıl eylemlerle, Pikachu ve maskeli semazen gibi yaratıcı sembollerle ses yükseldikçe yükseldi.

Ve bir günde 15 buçuk milyon insan Ekrem İmamoğlu CHP’nin resmen Cumhurbaşkanı adayı olsun diye oy verdi.

Ekrem İmamoğlu için yürütülen soruşturmalara kitleler inanmamıştı.

Yapılanları haksız bulan kitlelerin vicdanı tepki gösterdi. O tepki boykot ve mitinglerle yayıldıkça yayıldı.

İktidarı ve destekçilerini rahatsız etti.

Görülmüştü,  ülkenin gidişatından endişe duyan mutsuz kitleler artık umutsuz değildi.

Kurumaya yüz tutan umutları yeniden yeşerdi ve filizlendi.

Saraçhane’den tüm ülkeye yayılan gösteriler, ön seçim sandığına ve boykota gösterilen yoğun ilgi, mitinglere olan coşkulu katılım, imza kampanyasına verilen destek bunun göstergesi…

***

Demokrasi umudu canlı tutan rejimin adıdır.

Kişi o iklimde kendini bağımsız ve özgür hisseder.

Hoşnut olmadığı her şeyi değiştirebileceğine inanır ve bunu yapabileceğini bilir.

Hakkını arar, oy verir.

Hukuk ve adalet tek güvencesi, tutunacağı tek dayanaktır.

Umudun bittiği yerde ise önce hukuk yok olur, sonra demokrasi…

Öyle zamanlarda ülkenin bindiği trenin adı artık demokrasi değil, başka bir şeydir.

O yüzden yaşanılan günler son derece önemli ve değerli.

Çünkü filizlenen umutlar demokrasiyi canlı tutar; demokrasi de umutları…

Doğanın dengesi gibi, hayatın döngüsüdür bu.

Kaktüs ve filizlenen kuru dal misali…