Engin BAŞCI
Cumhuriyet 101 yaşında…
Vatanın işgal altında olduğu yıllarda bir asker çıkıyor ortaya “bu böyle gitmez” diyerek özgürlük ve bağımsızlık yolunda harekete geçiriyor tüm halkı.
Önce Samsun’a çıkıyor.
Halkın desteğini almak için Erzurum ve Sivas’ta kongreler topluyor.
Ankara’da Millet Meclisi kuruluyor.
Özetle bir kurtuluş mücadelesini örgütlüyor.
Dünyadaki dengeleri ve konjoktürü değerlendirerek halkla beraber savaşıyor.
Anadolu özgürlüğüne kavuşunca küllerinden yeni bir devlet doğuyor.
Ve bir gün diyor ki bu devletin yönetim şekli Cumhuriyet olmalıdır…
O güne kadar yaptığı gibi Cumhuriyeti de “halkın onayı” ile ilan ediyor.
Yetiyor mu?
Hayır…
Cumhuriyeti akıl ve bilimin rotasında yeni adımlarla (her biri bir büyük devrimdir, her birinin hikâyesini anlatmaya sayfalar yetmez) güçlendiriyor ve geleceğe taşıyor.
1920’lerde Cumhuriyetin demokrasi, laiklik, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet ilkelerine üzerine yükselmesi gerektiğini düşünüyor.
Akıl ve bilimin rotasında atılan adımların harcını bu ilkelerle yoğuruyor.
Mustafa Kemal Atatürk tüm bu yaptıklarıyla zamanının ötesini gören, halkı için de modern ve çağdaş bir yaşamı hedefleyen bir kişi.
O yüzden bir öncü, bir büyük lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
O birçok şekilde tanımlanabilir, tanımlanıyor da…
Devrimci ve zeki lider…
Devlet adamı…
Siyasi deha…
Savaş sanatının ustası…
Büyük komutan…
Bunlar ve daha pek çok sıfat onun kimliğinin bir parçası…
Ama bir özelliği var ki tüm bu sıfatların onda buluşmasının da nedeni…
Okuyan insan…
Decartes’ı, Jean Jack Rousseau’yu, Montesquieu’yu, Voltaire’i, Ziya Gökalp’i, Namık Kemal’i, Tevfik Fikret’i ve daha nicelerini okumasaydı savaş alanlarında ve siyaset arenasında zekasını bu denli konuşturabilir miydi?
Cephedeki karargahında kitaplarla zaman geçirmeseydi onca strateji geliştirebilir miydi?
Devlet işleri arasına kitaplara ayırdığı zamanı koymasaydı geleneklerin yönlendirdiği bir toplumu yeniliklerin dünyasına açabilir miydi?
Olmazdı…
Çünkü düşünsel sistemi inşa eden temel, insanoğlunun varoluşundan bu yana biriktirdiği bilgi birikiminden beslenir.
Bir fikirden bin fikir doğar.
O yüzden kitap sayfalarında gezinen insanın zihninde bin bir çiçek filizlenir.
O filizleri hayata ektiğince dünya güzelleşir.
Cumhuriyet bir filizdir.
***
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zihninde yeşeren, TBMM ile paylaşılarak Anadolu’ya ekilen filiz yurdun her köşesinde çiçek açıyor.
Zaman zaman etrafını ayrık otları bürüse de tohumun gücünden olsa gerek yıllarla birlikte kendini tazeliyor.
Ayrık otu, cehalettir.
Cehaletten beslenen siyaset de Cumhuriyet idealinin önündeki en önemli engeldir.
Bu açıdan temel sorun; okumamak ve okumayanlarla yol yürümeye çalışmak aslında.
O yolun sonu çıkmaz sokak.
Bilimin, aklın ve özgür düşüncenin şekillendirdiği bir gelecek idealinden uzaklaşarak çıkmaz sokakta debelenmek Cumhuriyete vurulacak en büyük darbedir.
Gelişme, kalkınma ve geleceğin dünyasını inşa etmek, sadece bina, yol, köprü yapmakla olmuyor.
Atatürk’ün hedeflediği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için insana yatırım yapmak gerekiyor.
Örneğin dünyanın en yüksek binası Birleşik Arap Emirlikleri’ndedir ama, dünyanın en büyük bilim insanları başka başka yerlerdedir.
Kesin olan şu ki geleceği o yüksek binalar değil, bilim insanları inşa edecek.
Tarih bunun örnekleriyle dolu, gelecek de bunun örnekleriyle yazılacak.
O yüzden okuyan insan olmak önemli.
Siyasette, iş hayatında ve gündelik yaşamın her alanında aklın ve bilimin rehberliğine önem vermek, okumak ve okuduğunu hayata doğru katmak, farklı fikirlere açık olmak, o fikirlerden beslenerek yeni fikirlere ulaşmak, sorgulamak ve eleştirel düşünmek Cumhuriyetin ikinci yüzyılında da yaşam biçimimiz olmalı.
Bu nedenle; Cumhuriyetin ikinci yüzyılında hata yaptığımız her şeyi yeniden düşünmeliyiz.
Her şeyden önce de eğitimi.
Düşünürken, Mustafa Kemal gelmeli aklımıza.
Onun yaptığı gibi;
Yaşadığımız zamanda ışık olabilmek ve geleceği aydınlatabilmek için çok okumalıyız, çok.