Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etütleri Enstitüsü’nce hazırlanan rapor Türkiye’de her 10 kadından 4’ünün yaşamının bir döneminde şiddete maruz kaldığını ortaya koydu. Rapora göre, göre çocuk yaşta evlenenler cinsel, fiziksel, duygusal olmak üzere şiddetin her türüne maruz kalırken, çocukluğunda cinsel istismara uğrayanların oranı yüzde 9’u buluyor. Boşanmış veya ayrı yaşayan kadınların yüzde 75’i ise fiziksel şiddet mağduru.
İngiliz yayın kuruluşu BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, TBMM’de kurulan Kadına Yönelik Şiddetin Nedenlerini Araştırma Komisyonu çalışmalarına uzman görüşlerini dinleyerek başladı.
HÜ Nüfus Etütleri İdaresi Müdürü Prof. Dr. Banu Ergöçmen ve Sosyal Araştırma Yöntemleri Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. İlknur Yüksel Kaptanoğlu, 2008 ve 2014 yıllarında yapılan “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmaları” verileri ışığında son 1 yılı da kapsayacak şekilde kadına şiddetin boyutlarına ilişkin TBMM Araştırma Komisyonu’na sunum yaptı.
Enstitü müdürü Ergöçmen, ilki 2008 yılında, ikincisi 2014 yılında olmak üzere geniş kapsamlı bir çalışma yaptıklarını belirterek, üzerinden 7 yıl geçmesine karşın aynı çapta bir başka araştırma yapılmadığı için çalışma verilerinin güncelliğini koruduğuna dikkat çekti.
Söz konusu iki araştırmanın yürütücülüğünü yapan Doç. Dr. Kaptanoğlu ise son 1 yıllık verilerle karşılaştırmalı olarak yaptığı sunumda ise Türkiye’de kadına yönelik şiddetin güncel boyutlarına ilişkin bilgi verdi.
Kaptanoğu’nun verdiği bilgiye göre, kadınlar en çok birlikte oldukları eş veya erkekler tarafından cinsel, duygusal veya fiziksel şiddete uğruyor. Bu kapsamda her 10 kadından 4’ü duygusal şiddet ve istismara maruz kalıyor.
Ayrıca yine yaklaşık her 10 kadından 4’ü de fiziksel şiddet mağduru.
‘Cinsel şiddet en az dile getirilen şiddet biçimi’
Kaptanoğlu, cinsel şiddetin en az dile getirilen şiddet biçimi olması nedeniyle bunun oranının da yüzde 12-15 düzeyinde olduğuna dikkat çekti.
Güncel rakamları da paylaşan Kaptanoğlu’nun verdiği bilgiye göre son 1 yılda ise her 10 kadından 1’i fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldı.
Araştırmaya göre yaşı daha ileri olan kadınlar daha fazla şiddete maruz kalırken, son 1 yılda ise daha genç kadınlarda uğrama oranı arttı.
Buna göre 15-24 yaş grubundaki kadınların yüzde 24’ü yaşamlarının bir döneminde şiddet mağduru olurken, sadece son 1 yılda fiziksel, duygusal veya cinsel şiddet yaşayan kadınların oranı yüzde 18 oldu.
Kaptanoğlu bu veriyi, “Bu da genç kadınların şiddete maruz kaldıklarını ve bunun yakın dönemde olmasının daha ön planda olduğunu göstermesi açısından yani genç kadınların şiddet riski altında olduğunu göstermesi anlamında önemli bir sonuç” olarak değerlendirdi.
Yaşam boyu en az 1 kez şiddete maruz kalma üzerinden yapılan değerlendirmeye göre eğitim düzeyi düşük kadınlar daha çok şiddet mağduru.
Ancak son 1 yıl rakamlarına göre eğitim düzeyine göre yapılan sınıflamada ilk ve ortaöğretim düzeyinde şiddete uğrama oranı aşağı yukarı benzerlik gösteriyor.
İlkokul, ortaokul, lise mezunları arasında şiddete uğrama oranı yüzde 10-14 arasında değişirken, lisans ve yüksek lisans mezunu kadınların da yüzde 7’si son 1 yılda şiddet mağduru oldu.
Boşanmış veya ayrı yaşayanların yüzde 75’i fiziksel şiddet mağduru
Şiddete uğrama sıklığında medeni durum da önemli faktörlerden birisi. Buna göre boşanmış ve ayrı yaşayan kadınların yüzde 75’i fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade ederken, son 1 yılda bu oran yüzde 22 düzeyinde. Evli kadınlarda tüm yaşamları boyunca şiddete uğradığını söyleyenlerin oranı yüzde 36’yken, bu oran son 1 yılda da yüzde 11 olarak görünüyor.
Eşi ölmüş kadınların yüzde 45’i yaşamlarının bir döneminde şiddete uğrarken, son 1 yıl için bu rakam yüzde 1 düzeyinde.
Yüzde 9 çocukluk döneminde cinsel istismar mağduru
Çocuklukta cinsel istismar konusunda da bilgi veren Kaptanoğlu, Türkiye’de çocuklukta cinsel istismara maruz kaldığını söyledi. Kaptanoğlu, bu konuda yapılan çalışma yöntemini ise şöyle anlattı:
“Bunu da farklı 2 yöntemle yapmayı denedik. Bir, yüz yüze görüşmelerde kadınlara ’15 yaşınızdan sonra eşiniz ya da birlikte olduğunuz kişi dışındaki biri herhangi bir şekilde rahatsız edecek şekilde dokundu mu?’ diye soruyoruz.
“Buna aldığımız cevaplar ile bir de araştırma bittikten sonra bir kart göstererek ‘Eğer çocukluğunuz döneminde rahatsız olduğunuz bir dokunma olduysa gülen ya da ağlayan yüzü işaretleyin’ diyoruz.
Bu sonuçlar da bize aslında Türkiye genelinde, ikisini birlikte değerlendirdiğimizde yüzde 9’unun çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kaldığını gösterdi.Bu metodolojik olarak da önemli çünkü zaten cinsel şiddet de anlatılması zor konulardan bir tanesi, cinsel istismar da çocukluk dönemi için zor olan konulardan biri ve farklı yöntemlerle bunun açığa çıkarılması gerekiyor.”
Çocuk gelinler şiddetin her türüne maruz kalıyor
Araştırma verilerine göre çocuk yaşta evlenenler ise şiddetin her türüne, yani cinsel, duygusal ve fiziksel şiddete maruz kalıyor.
Buna 18 yaşından önce evlenenlerden yüzde 50’si yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olurken, son 1 yılda ise bu oran yüzde 14 oldu.
18 yaşından büyük evlenenlerin yüzde 33’ü yaşamlarının bir döneminde fiziksel ve cinsel şiddete uğradığını ifade ederken son 1 yılda ise yüzde 10’u fiziksel ve cinsel şiddet mağduru oldu.
Kadınların yüzde 51’i yaşamlarının bir döneminde duygusal şiddet/istismar mağduru olurken, son 1 yıl için bu oran yüzde 27 oldu.
Enstitü’nün araştırmasında ailelerin kadınların eğitim ve çalışma hayatının engellenmesine ilişkin veriler de yer aldı.
Buna göre her 10 kadından 3’ü, ailelerinden birisinin eğitimine engel olduğunu ifade ederken, her 10 kadından 1’inin çalışmasına da izin vermedi.
“Kadınların üçte 1’i ‘ısrarlı takip” mağduru”
Araştırmaya göre kadınların önemli bir bölümü de “ısrarlı takip” mağduru.
Kaptanoğlu, bunun bir anlamda “musallat olma” olarak da tanımlanabileceğini belirterek, kadınların yaklaşık 3’te birinin ısrarlı takip mağduru olduğunu söyledi. Kadınların yaş gruplarına göre farklı ısrarlı takip biçimlerine maruz kaldığını anlatan Kaptanoğlu’nun sunumuna göre en fazla “ısrarlı takip” biçimi “sürekli telefonla arama” iken bunu kısa mesaj, mektup, e-mail gönderme, sosyal medya takibi, işyerine veya yaşanılan mekana gelerek rahatsız etme izliyor.
“Eşler kontrol etmek istiyor”
Araştırmanın dikkat çeken sonuçlarından birisi ise kadınların birlikte oldukları erkekler veya eşleri tarafından “kontrol edici davranışlarına mazur kalma” oranının yüksek oluşu.
Birlikte olunan erkeklerin yüzde 62’si eşlerinin nerede olduğunu her zaman bilmek isterken, yüzde 43’ü başka erkeklerle konuşmasına sinirleniyor, yüzde 34’ü kıyafetlerine karışıyor ve yüzde 24’ü sağlık kuruluşlarına giderken eşlerinin kendilerinden izin almasını istiyor.
Kaptanoğlu, bu verilerin erkeklerin eşlerinin nerelere gidebileceğine kadar her alanda kontrol sağlamaya çalıştığına dikkat çekerek, kimi zaman aile, arkadaşlarıyla görüşmenin engellenmesine kadar boyutları olduğunu ve bu durumun duygusal/psikolojik şiddet içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İntihar eğilimi artıyor, şiddeti anlatamıyor
Araştırma verilerine göre, her 4 kadından birisi uğradığı şiddet sonucu yaralanarak hastaneye başvururken, şiddet kadının psikolojik durumunu da olumsuz etkiliyor. Şiddet mağduru 10 kadından 3’ü intiharı düşündüğünü ifade ederken, her 10 kadından 1’isi ise intihar girişiminde bulundu.
Kaptanoğlu, kadınların uğradığı şiddeti anlatma, paylaşma konusundaki sıkıntılarına da dikkat çekti. Kadınların büyük bölümünün uğradığı şiddeti içine attığını ve kendi başına çözümler üretmeye çalıştığını belirten Kaptanoğlu, bu oranın yüzde 44-49 yelpazesinde olduğunu söyledi:
“Türkiye gerçekten kadına yönelik şiddetle mücadele alanında yasal düzenlemeler açısından çok ileri bir düzeyde, bunun altını çizmek önemli ama buna rağmen, kadınlar şiddete maruz kaldıkları hâlde kurumsal başvuruları yapmıyorlar yani yüzde 89’unun hiçbir yere başvurmadığını gördük. En çok başvurulan yerin de karakol olduğunu söylemek önemli; diğer çalışmalardan çok haberdar olunmadığını da gösteriyor bu sonuçlar bize. 2008 araştırmasında da yüzde 92’ydi yani aslında şiddete maruz kalan 10 kadından 1’i herhangi bir kurumsal başvuru yapmak için bir arayışa girmiyor diyebiliriz.”