Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) beklenen faiz kararı sonunda açıklandı.
TCMB Para Politikası Kurulu, 475 baz puan artışla politika faizi olan bir haftalık repo faizini yüzde 10,25’ten yüzde 15’e çıkardı.
TCMB’nin faiz kararı, piyasaların beklentisine paralel bir şekilde gerçekleşti.
İngiliz Yayın Kurumu BBC Türkçe’de yer alan habere göre, ekonomistler faiz artışı kararını olumlu karşılasa da bundan sonra izlenecek para politikası açısından sadece bu faiz artışının yeterli olmadığı görüşünde.
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, bu kararın önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor; ancak merkez bankası bağımsızlığı yolunda atılmış kalıcı bir adım olduğunu düşünmüyor.
Demiralp, “Bu adımı daha ziyade finansal krizi engelleyebilmek amacı ile hükümetten çıkan bir izin olarak yorumluyorum” diyor.
Ekonomist Arda Tunca, “Bu karar TCMB’nin güvenilirliğine olumlu bir katkıdır, ancak kredibiliteyi kazanmış mıdır? Bunun için daha uzun bir yol var. Bir PPK kararıyla kredibiliteyi geri kazanamaz” yorumunda bulunuyor.
TCMB’nin faiz kararını açıkladığı metne atıfta bulunan Tunca’ya göre, dolarizasyon ve Covid-19 gibi geçici unsurlara çok fazla vurgu var. Tunca, “Oysa ki para politikasının temel felsefi duruşuna, parasal istikrara dair daha fazla şey görmek isterdik” diyor.
Ekonomistlere göre bundan sonra fiyat istikrarının sağlanması için TCMB’nin izleyeceği para politikası asıl belirleyici olacak.
‘Faiz artışı değil, teknik bir düzeltme yapıldı’
TCMB başkanlığına yeni atanan Naci Ağbal yönetiminde alınacak ilk karar olduğu için karar merakla bekleniyordu.
TCMB’nin politika faizi yüzde 10,25 seviyesinde olsa da piyasaya uyguladığı faiz yüzde 14,80’e kadar çıkmıştı.
Ekonomist Arda Tunca, açıklanan kararla faize sadece 0,20’lik bir artırım yapıldığını açıklıyor.
Bunun gerçek bir faiz artırımı olmadığını vurgulayan Tunca, TCMB’nin teknik bir düzeltme yaptığını aktarıyor.
‘TCMB’nin temel görevi parasal istikrarı korumak’
Tunca, “TCMB’nin temel görevi parasal istikrarı korumaktır. Bu da enflasyonla korunur” açıklamasında bulunuyor.
TCMB, uzun zamandır enflasyon hedeflerini tutturamaması yüzünden eleştiriliyordu.
Merkez Bankası’nın 2019 yılı için enflasyon hedefi yüzde 5’ti; ancak yıl sonu enflasyonu yüzde 11,84 olarak gerçekleşti.
TÜİK’e göre ekim ayında enflasyon yüzde 11,89 oldu.
TCMB’nin eski başkanı Murat Uysal, ekim ayında düzenlenen yılın son enflasyon raporu sunumunda daha önce yüzde 8,9 olarak açıklanan 2020 yıl sonu enflasyon beklentisini yüzde 12,1’e çektiklerini belirtmişti.
‘Yapılması gereken enflasyon beklentilerini kalıcı olarak düşürmek’
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, para politikasında bundan sonra kurda bir istikrar sağlanana kadar yüksek faiz politikasının takip edileceğini, ancak ardından faiz indirimleri olacağını tahmin ediyor.
Demiralp, enflasyon beklentilerinde kalıcı bir düşüş sağlanmadan gelen ‘sabırsız faiz indirimlerinin’ fiyat istikrarı için yeterli olmadığını söylüyor:
“Enflasyon düşmeden gelen faiz indirimleri bir noktadan sonra dolarizasyonu, sermaye çıkışını tetikliyor ve bugün başladığımız noktaya geri geldiğimiz bir süreci yaşıyoruz.”
Demiralp’e göre yapılması gereken günü kurtaracak kısa vadeli çözümler yerine fiyat istikrarı gibi uzun vadeli çözümlere odaklanmak ve enflasyon beklentilerini kalıcı olarak düşürmek.
Bunun için de faiz artışlarının enflasyonu düşürmek için kullanılan bir politika hamlesi olduğuna hükümetin ikna olması gerekiyor.
Dolarizasyon ve rezervlere vurgu
Merkez Bankası’nın faiz kararını açıkladığı metinde, “Tüm fonlamanın temel politika aracı olan bir hafta vadeli repo faiz oranı üzerinden yapılmasına karar vermiştir” denildi.
Bu ifade Merkez Bankası’nın faiz yönetiminde sadeleşme politikasını izlemeye devam edeceğini, fonlamanın daha çok politika faizi üzerinden gerçekleştirileceğini gösteriyor.
Analistler bu sadeleşme adımının olumlu bir gelişme olduğu görüşünde.
Merkez Bankası’nın karar metninde aynı zamanda şu ifade de yer aldı:
“Düşük enflasyon ortamının kalıcı olarak tesisinin, ülke risk primlerinin düşmesi, dolarizasyon eğiliminin tersine dönmesi, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla, makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyeceği değerlendirilmiştir.”
Merkez Bankası, kuru baskılamak için rezervlerini sattığı gerekçesiyle uzun zamandır eleştiriliyordu.
Ekonomistler, rezervle ilgili bu ifadenin açıklama metninde yer almasını olumlu bir iletişim adımı olarak değerlendiriyor.
Diğer yandan ekonomist Arda Tunca’ya göre dolarizasyon ve rezervlerle ilgili sorunlar uzun soluklu ve doğru bir para politikasının izlenmesiyle çözülebilir.
Tunca, ancak Türkiye ekonomisinde yapısal reformların gerçekleştirilmesiyle düşük enflasyon ve düşük faiz ortamının yaratılabileceğini ifade ediyor:
“İçeride, sanayide, üretimde yapıları değiştirmemiz gerek. Dışa bağımlılığı azaltmış bir yapıya dönmemiz gerekiyor.
“Şirketler, katma değerli büyüme yaratmak ve ihracat motorlarını çalıştırmak yerine finansal hamlelerle ayakta durmaya çalıştılar. Enflasyonun üzerimizde hep baskı yaratmasının temelinde bu yatıyor.”