Kadın arabasını satmaya kalkarsa…

Özlem BERKİT

Bundan on yıl önce eşimden ayrıldığımda şirket üzerine alınan ama aslında parasını benim ödediğim arabamdan da olmuştum. O zamanlar küçük olan iki çocukla yaşam uğraşı verirken tek maaşla araba hayali kurmak bile benim için mümkün değildi. Ta ki dört yıl önce teyzemin eşi Bülent Enişte ilerleyen yaşı nedeniyle artık araba kullanmamaya karar verinceye dek. Annemin akıl etmesi ile 2000 yılında Hyundai Accent 1.3 benzinli düz vites arabayı (seçme şansım olmadığından, başka hiçbir araca bakmadan, kimselere bir şey sormadan) 25 bin TL’ye üstelik ayda 5 bin lira taksit ile aldım. “Aaaaa!” demeyin aracın rayiç bedeli sadece dört yıl önce bu idi. Hatta ben almasam apartman görevlilerine 20 bin TL’ye vereceklerdi arabayı. Ben ısrarla 25 bin TL verdim haksızlık olmasın daha sonra kimsecikler (diğer akrabalar) laf söz etmesin diye.

Arabayı satın alırken bir yağ eksiltme problemi olduğunu söylemişlerdi ama bu bende bir etkiye yol açmadı, çünkü ne demek olduğunu bile bilmiyordum. Neyse efendim uzun yıllardır arabam olmadığı için 2005 model bu araba bana uçak gibi geliyor mutlu mesut kullanıyordum.

Bu arada aslında benim olan ama boşanma sürecinde şirket üzerine olduğu için eski eşimde kalan arabam sırf bana inat eşim tarafından oğluma hediye edildi. Fakat bendeniz gururlu bir kadın olduğum için bu arabaya bir daha binmedim.

İlk heyecan arabama yeni ciciler aldım, pasta cila yaptırdım ama insan çiğ süt emmiş gözü hep yükseklerde. Arabanın borcu bitince bitim kanlandı: bunu alan daha iyisini de alır diye düşünmeye başladım amma arabalardan da hiç anlamıyordum. Bir gün artık 18 yaşına varmış ehliyet de almış kızımla oturduğumuz sitede köpeğimizi gezdirirken bir arabanın önünde durduk. Bizimkine göre oldukça havalı duran bir arabaydı, kızıma belki bir gün bundan alırız dedim, o da bu hayali çok sevdi.

Meğer başka bir şey dilesek olacakmış.

Bu olaydan 3 gün sonra karşı komşumuz Deniz ile merdivenlerde karşılaştık. Yurt dışına taşınacaklarını ve hem eşyalarını hem de arabalarını sattığını söyledi. Arabalarını diyorum çünkü iki tane biri kızım ile bahçede görüp hayalini kurduğumuz Peugeot 2007 diğeri tam bir klasik karavan olan Vokswagen T2 imiş. Meğer beğendiğimiz araba karşı komşumuzunmuş ve satılıyormuş. Üstelik aramız çok iyi olduğu için eğer ben alırsam arabayı değerinin altına 300 bin TL’ye vereceğini söylüyor. Değeri 330 bin TL civarıymış. Bilmem onun yalancısıyım.

Aynı sıralarda da arabamı yıkattığım usta eğer Hundai’yi satmayı düşünürsem ona haber vermemi istedi. 150 bin verirmiş. Çok heyecanlandım hemen hemen 2 yıl önce 25 bin liraya aldığım araba 150 bin lira olmuştu, zengindim. Hemen o anda arabayı satabilirdim de neyse ki ben bir çocuklarla konuşayım demeyi akıl ettim koşarak hatta uçarak eve geldim. Çocuklar benim kadar heyecanlanmadı; oğlum “dur anne bir sahibindene falan bakalım” dedi, iyi ki de demiş. O zamanlar bu alma satma işlerinde çok acemi olduğumdan arabamı yıkayan usta tarafından kandırılmaya çalışıldığımı düşünmedim. Adamcağız ne bilsin demek ki bu kadar parası var diye düşündüm meğer hiç de öğle değilmiş. Meğer bu, milli sporumuzmuş. Hatta bir çeşit sözsüz anlaşma kadın ya alalım elinden arabasını üstüne koyar satarız  çetesi.

Neyse efendim oğlumun uyarıları ile internet sitelerindeki benzer ilanlara bakmaya başladık arabanın buradaki değeri 250 ile 270 bin TL arasında değişiyordu. Şaşkınlık ve sevinç bir birine karışıyordu eğer biz de bu aralarda bir fiyata arabayı satabilirsek o yakışıklı Peugeot’u alabilecektik. Arabanın 2 yılda değişen değerini idrak etmeyi size bırakıyorum çok düşünmeyin devreleriniz yanar.

Komşum acele taşınacağını arabaları da hızlıca satacağını hatta kuzeninin hem arabaya hem de karavana talip olduğunu söyledi. Ben 17 yıl gece nöbeti tuttuğum ve bu nöbetler sırasında yalnız olduğum için kendimi profesyonel hayal kurucusu olarak tanımlarım. Karavan ile dünya turu da bu hayallerden biriydi. En ince ayrıntısına kadar planlanmış, tadı, kokusu damağımda kalan. Çünkü eski koca boşanır boşanmaz benim hayalimi de çalıp kendine bir motosiklet bir de karavan almıştı. Komşum Deniz karavana da 200 bin TL istiyordu . Böyle bir klasik için çok uygun bir fiyat gibiydi. İki aracı aynı anda almak beni çok zorlardı ama hayalime bu kadar yakın olmak çok heyecan vericiydi. Deniz ayrıca karavanın yaşının ve teknolojisinin beni çok zorlayacağı uyarısında bulundu ve Karavan macerası başlamadan bitti.

Konumuza dönelim zaman dar olunca ilanla satma yoluna gitmeden aracı arabam.com a götürme fikri oluştu. Onlar ekspertiz yapıp arabanıza bir değer biçiyor ve kabul ederseniz anında paranızı ödüyorlar bu çok cazip geldi. Arabam.com arabanın yağ yaktığını ve ancak 190 bin TL edeceğini söylediler. İlan vererek 265 bin TL’ye kimselere yalan söylemeden yağ problemi olduğunu da belirterek bir iki gün içinde sattım arabayı.

Yukarıdaki, paranın her kuruşunun ne emeklerle kazanıldığını bildiğinden olsa gerek bir kez daha beni korudu. Üzerine 30 bin lira koyarak 2008 model benzinli otomatik Peugeot 207’yi aldık. Yine ne arabayı ekspere götürdük ne de kimselere danıştık, aldık gitti.

Ah dostlar meğer asıl sınav bundan sonra başlıyormuş insan ne dilediğine çok dikkat etmeliymiş. Hyundai’den sonra bu araba bize çok şık gelmişti, yine hemen pasta cila , anahtarını otomatik yapmalar park sensörü falan…

Fakat bilmiyorduk ki insan konu komşusunu eşini dostunu seyahatte değil, asıl araba alıp satarken tanırmış.

Araba otomatik olduğu için kızım da güle oynaya arkaya kaçıracağım korkusu yaşamadan arabayı kullanmaya başladı. Her şey çok güzel olabilirdi, ben araba ile Ankara’ya gitmeye karar verip yolda kalmasaydım. Hyundai yağ yaktığı için 1.3 motor olmasına rağmen 1.6 performansı gösterirken Peugeot yağ eksilttiği için belirli aralıklarla yağını kontrol edip tamamlamak gerekiyormuş neredeyse motoru yakıyormuşum.  İstanbul’a dönünce bulduğum herkese bu sorunu nasıl tamir ettireceğimi sormaya başladım. Herkesler usta önerdi hacı hoca dahil gitmediğim kimseler kalmadı. Nihai sonuç bu arabanın motoru sorunlu, sökersek 100 bin lira masraf çıkar sen buna hiç elleme ne verirlerse sat hatta hemen bana sat oldu. Önerilen çözüm bagaja yağ koy eksildikçe doldur. Fakat bir gün kızım İstinye park yokuşunda yolda kalınca rüya bir anda kabusa döndü biz arabaya küstük. Kızım hiç binmez oldu.  Satalım üzerine biraz ekleyip daha sorunsuz bir araba alalım kararına vardık. Üstelik 2. El arabalar da çok değer kaybediyordu, biraz daha beklersek hiç satamayabilirdik.

İşte tam noktada bütün maskeler düştü çete üyeleri çıktı ortaya yeniden. O güne kadar oğlumun Renault Clio marka arabasını servise götürdüğümüz usta “torunuma araba arıyorum 350 bin TL vereyim” size dedi.

İş yerinde yan yana oturduğun öğle yemeklerini beraber yediğim arkadaşım “anca taş çatlasa 380 TL eder istersen ben alayım tamir ettiririm” teklifinde bulundu. Sahibinden.com daki benzer araçlara 450 ile 525 bin TL arasında değer biçilirken benimkine verilen teklifler neredeyse tehdit içerir boyuttaydı çete işbaşındaydı: “Bak hanımefendi 400 bine ver yoksa elinde kalır valla da billa da satamazsın.

Değişeni, tramer kaydı olmayan 118 bin kilometrede yağ eksiltme problemi olan arabamı 435 bin TL’ye sattım. Almak için gelenlerin götürdüğü usta arabayı iyice inceledikten sonra yağ kaçağının sadece keçelerden kaynaklandığını en fazla 5 bin TL masrafı olduğunu söyledi. Geri dönmek için çok geçti. Arabayı alıp gittiler.

Ama artık iş değişti; 2 normal doğum yapan , 2 büyük ameliyat atlatan 30 yıldır durmadan ev işi ve yemek yapan aynı anda çalışan ben bir araba motorunu mu öğrenemeyeceğim, çalışmaya başladım bile …