Kemal ASLAN
Hepimiz bulunduğunuz ortamlarda farklı düzeylerde ilgi arayışındayız. İlgi bir başkasının varlığını kabul etmek, ona değer verdiğini göstermektir. İlginin temelinde ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar Phillips’in deyişiyle “ne şekilde karşılık görüyorsa o şekilde oluşur ve şekillenir. Her şey, ilgimizi nasıl ve nereye gösterdiğimize dayanır.”(2023:16).
İlgi bir anlamda karşınızdaki kişinin varlığını onaylamak, onu yok saymamak, değersizleştirmemektir. Hepimiz bir yere, bir şeye ait olmak bireysel ya da toplumsal düzeyde kabul görmek istiyoruz. En azından değerlerin, normların, bakış açılarının benzer olduğu ortamlar için geçerli bu.
Özellikle ikili ilişkilerde ilgi arayışı ilişkinin düzeyine göre farklılaşabilir. Bunu belirleyen aradaki yakınlık ve mesafedir. Aradaki ilişkilerin sıcak ya da soğuk olması da bu konuda belirleyicidir.
Yakın olunmayan mesafeli bir ilişkinin sürdüğü iş ortamında sosyal nezaket gereği “nasılsınız”, “merhaba” demek bu türden bir ilgiye girer. Ya da hastalık geçirmiş bir iş arkadaşınıza “geçmiş olsun” demek de bu tür bir ilgi gereğidir. İş ortamı toplumsal ilişkilerin sürdürüldüğü bir mekândır. Bu mekânda belirli düzeyde ilgi göstermek, bulunulan ortamın gereği ilişkilerde bulunmak (geleneksel medya ortamında dikey ilişkiler temelinde hiyerarşi daha çok belirleyiciyken; yeni medya ortamında yatay ilişkiler -hiyerarşinin azaldığı-öne çıkmaktadır.
Akademik ortamlarda da ilişkiler hem yatay hem dikey düzeyde gerçekleşmektedir. Yaratıcılığın arttığı ortamlarda ilişkilerdeki hiyerarşi silikleşmeye başlar. Katı hiyerarşinin olduğu yerde, otoritenin kendini sürekli inşa ettiği yerlerde özgün çalışmalar ortaya çıkmaz. Akademik ortamda yazılan bir kitap, makale, izlenilen bir film ya da tiyatro eseri üzerine konuşmak entelektüel ilgi kapsamına girer. Bu tür konuşmalar karşılıklı olarak insanları etkiler yeni şeyler üzerine düşünmeyi, yoğunlaştığı alan dışında farklı alanlara bakmayı sağlar. Bir anlamda disiplinlerarası bakış böyle karşılıklı ilginin gösterilmesiyle ortaya çıkar
Uzun yıllar birbirini tanıyan insanların dost ve arkadaş olarak birbirlerini merak etmeleri de arkadaşlık, dostluk çerçevesinde ortaya konulan ilgidir. Ulusal ve dini günlerde akrabaların, yakın çevrenin aranması da sosyal nezaket çerçevesinde gösterilen bir ilgidir.
İlgi konusunda analitik çözümleme yapmak niyetinde değilim. Amacım, hepimizin farklı düzeylerde farklı insanlara karşı ilgimizi gösterdiğimize işaret etmek. Örneğin, arzu duyduğunuz birine yönelik ilgi, cinsel ilgi kapsamına girer.. Bu noktada Phillips’in saptamasını hatırlamak yerinde olacaktır: “Psikanaliz, ilgi ve dikkati cinsel arzu olarak yeniden tanımlar ve bunu da hayatlarımızın yönlendirici gücü ve amacı olarak görür” (2023:14).
Burada önemli olan onunla cinselliği yaşamak değildir. Onu çekici bulup arzu nesnesi haline getirdiğinizden onunla zaman geçirmek ve daha yakın olmak için çaba göstermek bu kapsamda bir ilgidir. Onun olmadığı zamanlarda ne yaptığını öğrenmek istemek, arayıp konuşmak, e mail atmak yokluğuna katlanamamak, özlemek ve bunun için arzu dilini kullanmak bir cinsel ilgi göstergesidir. Merak etmek, ne halde olduğunu düşünmek, ne yaptığını bilmek, zamanını nasıl geçirdiğini öğrenmek, sizsiz ortamlarda nasıl olduğunu tahayyül etmek, bunu da karşı tarafa bir biçimde iletmek ya da hissettirmek ilgidir. İlgi, ötekine yönelik düşkünlük halidir. Bu anlamdaki ilgi ötekine doğru bir sürükleniştir
İlginizi çeken birine ona yönelik dikkatinizi yoğunlaştırır; hissettiklerinizi beden dili ya da sözcüklerle ortaya koyarsınız. İçinizde oluşan istek engellenemez bir biçimde ortaya çıkar. Böyle durumda sözcük cimrisi olamazsınız, bilinçdışınız devreye girer ve siz ona karşı iltifatlarla duyduğunuz ilgiyi gösterirsiniz.
İlgi göstermek, mesafenin azaldığı, ikili ilişkilerde yakınlaşmanın yaşandığı, karşılıklı sıcaklığın hissedildiği durumda ötekinin beklenti, tercih, arzu, hayalleri ve fantezilerini dikkate almadan da yapılabilir. Böyle bir durumda çatışma ve gerilim çıkması da muhtemeldir. Ya da öteki de sizin bu ilginize karşılık vererek ilişkide yakınlaşma ve derinleşme süreci başlayabilir. Bu durumlar mekanik bir biçimde değil birden, tahmin edilmeyen ortamlarda gerçekleşebilir.
Her yakınlaşmada ilgi de artmaktadır. Tersi mümkün değildir. Bireyin neye ilgi gösterdiği, yetiştirilme biçimi, aile ortamı, geçmişte yaşadıkları ile doğrudan ilişkilidir. Bu noktada “ilgimizin tarihçesi, hayat hikâyelerimizden biridir” (Phillips, 2023: 18) saptaması kendini tanıma yönünde önemli bir adımdır. İnsanın neye niçin ilgi gösterdiğinin farkında olması, bununla yüzleşmesi ve eğer isteniyorsa ikili ilişkilerin daha sağlıklı bir temelde yürütülmesi için de gerekliliktir. Yakın ikili ilişkilerin sönümlenmesi ilgi kaybıyla ya da ilginin sönümlenmesiyle ortaya çıkar. Bu da başka bir yazı konusu.