HABERİ BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ.
Ali Murat Ekşi / gazetesanal.com
Gölü, kedisi, canavarı derken, şunu fark ettim ki, Van ile ilgili belki de en önemli unsuru kaçırıyoruz. Evet, dünyada yalnızca Van Gölü’nde yaşayan ve oldukça maceralı bir hayatı olan bir canlıdan, ”İnci Kefali” nden söz ediyorum.
Latince adı” Chalcalburnus tarichi” olan ve her ne kadar kefal dense de, aslında Sazangiller familyasından olan bir balık İnci Kefali. Van Gölü’nün yüksek derecedeki sodalı suyunda yaşayabilen yegane balık türü olan İnci Kefali, yöre ekonomisinde de büyük rol oynar.
Yılda ortalama 15.000 ton civarında avlanır ve yaklaşık 14.000 insan geçimini inci kefalı üzerinden sağlar. İnci Kefali balığının yıllık cirosu yaklaşık 10 milyon TL civarındadır. Peki, gerek ülkemiz, gerekse yöre halkı için bu kadar önemli bir canlıya gereken önemi veriyor muyuz acaba? Gelin, bu sorunun cevabına birlikte bakalım.
İnci Kefali, ortalama 20 cm. boy ve 80-100 gram ağırlığa sahiptir.Vücudu torpil görünümünde, parlak pullarla kaplıdır. Her yıl büyük sürüler halinde göç ederler. Çünkü, Van Gölü’nün sodalı ve tuzlu suyu, bu balıkların göl içinde üremesini olanaksız kılar. Bu yüzden de gölü besleyen akarsulara doğru, büyük bir mücadele vererek gitmek zorundadırlar.
Bu eşsiz yolculuk her sene Nisan ayında başlayıp, Temmuz’a kadar devam eder. Şelaleler aşarlar, sığ ve zorlu sulardan geçerler ve nihayet derelerin sakin bölgelerine yumurtalarını bırakır ve tekrar göle dönerler. Buraya kadar her şey normalmiş gibi görünüyor değil mi? Masalsı bir yolculuk, belgesellerde izlediğimiz Somon balıklarına benzer bir göç…
Maalesef aslında işin bir de görünmeyen kısmı var; O da, bu yolculuğun aynı zamanda İnci Kefali’nin en çaresiz ve güvensiz yolculuğu oluşu.Evet, yasalarla koruma altında olan bu balık, bu göç sırasında, karınlarında binlerce yumurtayla birlikte, kaçak avcılar tarafından avlanıyor. Nehirlerin sığ sularına yığılan balık sürülerini avlamak son derece kolay olduğu için, kolay para olarak görülüyor ve bu canlılara acımasızca kıyılıyor! Aslında bu balıklar için avlanma yasağı süresi 75 gün; sadece 75 gün! Bu 75 gün, her ne kadar güvenlik güçleri tarafından sıkı bir şekilde denetleniyor olsa da, kendini bilmez, ne yöresini, ne de halkını düşünmeyen, Nasreddin Hoca’nın deyimiyle “Bindiği dalı” kesenlerin yaptığı kaçak av, bir türlü önlenemiyor.
Son yıllarda, gerek sivil toplum örgütleri, gerekse Van 100.yıl Üniversitesi tarafından, bu konuda yöre halkını bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapılıyor. Umarım bu çalışmalar, gereken sonuçları kısa sürede verir ve biz de bu tatsız olaydan söz etmek zorunda kalmayız.
Tabii, bu arada asıl kaçan fırsattan da bahsedelim. Dünyada hızla gelişen turizm sektörü artık sadece deniz, kum, güneşten ibaret değil. Birçok gezgin ve bilim insanı bu tip hayvan göçlerini gözlemlemek üzere dünyanın çeşitli bölgelerine gidiyor. Bu durum gerek ülke tanıtımına gerekse, turizmine büyük katkılar sağlıyor.
Dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir doğa olayı gözlemlenemiyor. Halbuki, Erciş’teki Deliçay’a, veya Muradiye Çayı kenarına gidenler, bu balıkların adeta uçarcasına, dans edercesine yaptıkları göçü çok yakından ve detaylı olarak gözlemleyebiliyor. Bu harika fırsatın, Agro-turizm çerçevesinde tanıtımı yapılarak ülke turizmine kazandırılması ve bu şekilde İnci Kefali’ne dikkat çekilerek, özellikle yöre halkının, endemik bir tür olan bu değerimize daha çok sahip çıkması en büyük dileğim.
Herkese doğayla dost, doğayla içiçe günler dilerim…