Siyasette yeni dönemecin Diyarbakır’a yansıması

Kemal ASLAN

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin üç hafta grup toplantısında “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.” sözünün Diyarbakır’da nasıl karşılandığını farklı toplumsal kesimlerden insanlarla görüştüm. Hepsi bu açıklamaya temkinli yaklaşıyor. Herhangi bir heyecan ya da umut belirtisi görmedim. Bekleyiş var. Konuştuğum insanlar şu ana kadar bu konunun çerçevesinin ne olduğu, ne olacağı konusunda açık somut bir gelişme olmadığı görüşündeler. Onlar, açılım süreciyle başlayan ve gündemden kalkan konunun “Yetmez ama Evet” ile yeniden başka bir biçimde gündeme getirildiğini ancak yeniden rafa kaldırıldığını anlattılar. Onlar açısından bu üçüncü girişim. “Artık temkinliyiz. Her söylenene inanmayacak kadar dersimizi aldık. Süreç nasıl gelişecek biz de bilmiyoruz. Bu konuda İmralı ile görüşüldüğünü biliyoruz. Konunun nasıl ilerleyeceği hakkında her hangi bir bilgimiz yok” dediler. DEM Parti’nin de konuya ilişkin tavrı da bekleyelim, görelim biçiminde.

Bölge halkında bu konunun herhangi bir yansımasını göremedim. İnsanlar mutsuz ve yüzleri gülmüyor. Bunda artan işsizliğin ve hayat pahalılığının rolü var. Temel ihtiyaçlarını karşılamada zorlanan insanlar “bu işin içinde ne var?” diye düşünüyor. Öncelikle akla gelen Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi, ikincisi Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi, üçüncüsü ise DEM ile CHP ve sosyalist hareketlerin birlikte hareket etmesinin önlenmesi ve gelecek seçimlerde oyları düşen Cumhur ittifakının güçlenmesini sağlamak olarak görülüyor. Bir başka seçenek de Suriye’de ABD-İsrail destekli kurulması planlanan Kürt Devleti konusunda ön almak, bunun için de Kürtler’in desteğini sağlamak olarak dile getiriliyor.

Görüştüklerim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olmadık zamanda olmadık hamleler yapan, “gözü kara”, pragmatist bir siyasetçi olarak değerlendiriyorlar. Dolayısıyla “siyasal iktidarını sürdürmek için beklenmedik hamle yapabilir” anlayışı burada hâkim.

Umudun olmamasının nedeni geçmişte yaşananlar. Bekleyişin olmasının nedeni ise sürecin nasıl ilerleyeceği konusunda bilinmeyenlerin bilinenlerden fazla olması. O, nedenle bölgede siyaset ile uğraşan, sivil toplum kuruluşlarında görev yapanlar “sütten ağzı yananlar, yoğurdu üfleyerek yer” konumunda. Ne iyimserlik ne de kötümserlik var. “Görelim bakalım ne olacak?” anlayışı bölgede egemen. Bu görüşmelerin yapıldığı süreçte Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, tutuklanmamıştı daha. TUSAŞ’a düzenlenen saldırı sonrası gerçekleştirdiğim ziyarette sürecin şahin politikalardan uzak uzlaşma zemininde yürütülmesinin önemi üzerinde durulmuştu. Özer’in tutuklanması konunun sınırlı aktörler tarafından yürütüleceğinin bir işareti. Dolayısıyla konuyla ilgili kesimlerin geniş bir katılımını bu süreçte beklemek doğru değil. Nevzat Tandoğan tarafından 1944 yılında söylenen “Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz.” sözü bu günlerde de geçerli. Yani “bizim dediğimiz olur, siz bu işlere karışmayın, size ne oluyor “anlayışı… O yüzden siyasal aktörlerin önümüzdeki günlerdeki açıklamaları ve gelişmeler sürecin ne olduğu, nasıl ilerleyeceği ya da ilerlediği konusunda bize yol gösterici olacak.