HABERİ BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz arama faaliyetleri, Yunanistan ile Türkiye arasında süren kıta sahanlığı tartışmalarını derinleştirirken, Fransa’nın da bölgede daha etkili bir rol üstlenmek istediğini gösteren bir süreç oldu.
Yunanistan’ın yanında aktif rol alan Fransa, ne yapmak istiyor?
İngiliz Yayın Kurumu BBC Türkçe’de yer alan habere göre, Fransa’nın neden Akdeniz’de bu kadar etkili olmak istediği sorusunun yanıtı eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy dönemine kadar uzanıyor.
Sarkozy Dönemi.
Sarkozy, cumhurbaşkanı seçildiği 2007’deki seçim kampanyalarında Akdeniz’in Fransa için önemini vurgulamış, 2008’de de Akdeniz Birliği’nin kurulmasına öncelik etmişti.
Sarkozy’nin Şubat 2007’de Toulon’daki konuşmasında dile getirdiği “Akdeniz, bizim dünyadaki nüfuzumuz için kilit önemde. Ayrıca modernlik ve tutuculuk arasında kalan İslam için de kilit önemde” görüşü Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında da Fransa’nın bölgede nasıl bir rol oynamak istediğinin göstergesi olmuştu. Sarkozy cumhurbaşkanı seçildiği Mayıs 2007’de de birliğin işaretini “Avrupa ile Afrika arasında köprü olacak bir Akdeniz Birliği kurmamızın vakti geldi” sözleriyle verdi.
Türkiye’nin de 2008’den bu yana üye olduğu Sarkozy’nin öncülüğünde kurulan “Akdeniz için Birlik” bölgeyle ilgili projeleri destekleyerek faaliyetlerine devam ediyor.
Macron Dönemi.
Sarkozy’den sonra Macron da cumhurbaşkanlığı döneminde Akdeniz politikasını gündemde tutmak istediğini gösterdi.
Emmanuel Macron’un Avrupa adına bölgede liderlik rolü üstlenme isteği, NATO’ya karşı tavrının da bir sonucu. Macron, Kasım 2019’da Economist dergisine verdiği röportajda Türkiye ve ABD’nin Suriye politikalarından yola çıkarak “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” demişti.
Uzmanlar ne diyor?
Paris Ulusal Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Enstitüsü’nden (INALCO) tarihçi Joëlle Dalègre, Fransız devlet başkanlarının “bölgede daha etkin ve daha güçlü olmak zorunda hissettiklerini” belirterek, “Emmanuel Macron ise ABD’nin biraz daha geride durduğu bu meselede Avrupa’nın varlığını göstermek istiyor. Dolayısıyla bir boşluk var” dedi.
Fransız Uluslarası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı ve Türkiye uzmanı araştırmacı Didier Billion da Macron’un ABD’nin yokluğunu Avrupa için bir fırsat olarak gördüğünü ifade ederek, ancak Macron’un Doğu Akdeniz’de “tek başına” hareket etmesinin ise doğru bir karar olmadığını söyledi.
Billion şöyle dedi:
“Macron birçok hata yaptı ama en büyük hatası tek başına hareket etmek istemesi. Tek başına kararlar alıyor ve herkes bundan hoşlanmıyor. Merkel’in Macron ile ilişkileri karmaşık. Çünkü Almanya, Fransa’nın her şeye tek başına karar vermek istediğini düşünüyor.”
Billion, Macron’un AB’nin “liderliğini” üstlenmesi çabalarının işe yaramadığını belirterek, “Macro, Avrupa’nın lideri gibi görünmek istedi ama işe yaramadı. Seçileli daha üç yıl oldu. Doğu Akdeniz’deki durumu da AB’nin çıkarlarını savunmak için bir fırsat olarak gördü ve Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni koşulsuz olarak destekledi. Bence bir hata yaptı.” dedi.
Fransa AB’de yalnız mı bırakıldı?
Macron, Doğu Akdeniz’de daha müdahaleci ve agresif davranırken, Almanya uzlaştırıcı olma çabasındaydı. Diğer Avrupa ülkeleri ise daha pasif kalmayı tercih etti.
Tarihçi Joëlle Dalègre, AB’nin nadir olarak fikir birliği içinde davrandığını belirterek, “Bazı devletler Macron’un doğrudan kendilerine danışmadan bir şeyin başını çekmesinden hoşlanmadı. Ama Avrupa içinde bir karar almak çok zor. Durumun acil olduğu düşünülüyorsa, zaman zaman insiyatif almak gerekebilir” yorumunu yaptı.
NATO’nun “beyin ölümünün gerçekleştiğini” düşünen, AB’nin “ağır ve hantal davrandığına” inanan Macron’un, Doğu Akdeniz krizini bölgede Fransa’nın nüfuzunu pekiştirmek için bir fırsat olarak görmesi cumhurbaşkanlığı kaynakları tarafından da dile getirildi.
Libération gazetesinin 9 Eylül tarihli haberine göre hükümet kaynakları “Paris, AB’nin hala var olduğunu kanıtlamak ve egemenliğini savunmak için gücünü göstermenin gerekli olduğunu düşünüyor” dedi.
Gazeteye konuşan bir Avrupalı diplomat Macron’un izlediği politikayı şöyle özetliyor:
“Mantıklı bir durum: Emmanuel Macron, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini, ABD’nin dünyadan çekildiğini düşünüyor ve dolayısıyla sorumluluk almanın AB’ye düştüğüne inanıyor. Macron’a göre bu, Avrupa’nın egemenliğinin, gerekirse güç kullanarak savunulması gerektiğini göstermek için altın bir fırsat.”
Macron’un müdahaleci Avrupa anlayışına kıyasla Almanya’nın daha uzlaşmacı yaklaşmasının sebepleri ise farklı. Libération, bir diplomatın şu sözlerini aktarıyor:
“Angela Merkel hala, Ankara’nın sınır kapılarını milyarlarca göçmen ve mülteciye açtığı 2015 döneminin travmasını yaşıyor.”
Fransız Uluslarası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı ve Türkiye uzmanı araştırmacı Didier Billion’a göre ise Fransa, Doğu Akdeniz politikasıyla yalnız bırakılmadı ama Almanya ile Fransa arasında Doğu Akdeniz üzerinden ciddi fikir ayrılıkları yaşanıyor ve “Erdoğan da bundan faydalanıyor”