Avrupa Birliği’nin en güçlü iki ülkesinde kriz…

Avrupa Birliğinin en güçlü iki ülkesi Almanya ve Fransa’da siyasi kriz. Avrupa Birliği’nin motoru konumundaki Almanya ve Fransa’da yaşanan ekonomik sorunlar ve siyasi belirsizlik Brüksel’de endişe ile takip ediliyor.

Almanya ve Fransa, Avrupa Birliği’ndeki ekonomik ve siyasi kararların alınmasındaki baş aktör ülkeler. Bu iki ülke birlikte çalıştığında Avrupa Birliği’nde istemedikleri bir gelişme yaşanması ihtimali neredeyse sıfıra yakın.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre, son yıllarda Almanya ve Fransa arasındaki uyum eski Başbakan Angela Merkel dönemindeki kadar üst düzeyde değil.

İki ülke Ukrayna’da uygulanacak askeri stratejiler, Mercosur anlaşmasına yaklaşım, Avrupa savunması ve enerji politikaları gibi konularda farklı pozisyonlarda.

İki ülkedeki iç sorunlar ve siyasi belirsizlik Avrupa Birliği ülkelerinde yakından izleniyor.

Almanya’da koalisyonun dağılmasıyla Şubat 2025’te erken seçime gidilirken, Fransa’da 3 aylık hükümet çöktü.

İki ülkedeki iç sorunların giderilememesi halinde bunun Avrupa Birliği’nin genelini etkilemesi bekleniyor.

‘Avrupa’nın işlemesi için büyük ülkelerin istikrarlı olması gerekir’

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani bu iki ülkenin istikrarının Avrupa Birliği sisteminin bütünü için çok önemli olduğunu vurguladı:

“Avrupa’nın tamamının işlemesini istiyorsak, Avrupa Birliği’nin büyük ülkelerinin, Fransa’nın istikrarlı olması gerektiği gibi Almanya’nın ve İtalya’nın da istikrarlı olması gerekir.”

İki ülkedeki sorunlar ve siyasi kriz ortamı küresel sınamaların en üst seviyede olduğu bir dönemde geldi.

Bir yanda nereye doğru evrileceği, ne zaman sona ereceği belli olmayan Ukrayna’daki savaş diğer yanda ABD’de iyice yaklaşan ikinci Donald Trump dönemi.

Bunlara ek olarak Ortadoğu’da boyut değiştirme riski bulunan çatışmalar ve olası bir ticaret savaşı öne çıkan küresel sınamalardan bazıları.

Böyle bir ortamda Avrupa Birliği’nin en fazla ihtiyaç duyduğu şeylerden biri ise liderlik. Yani motorun sorunsuz çalışması.

Almanya ekonomisi için Trump riski

Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomisi Almanya’dan gelen sinyaller pek olumlu değil.

Trump’ın gelmesiyle bu sinyallerin daha da kötüleşmesi ihtimali yüksek.

Trump seçim kampanyasında tüm ülkelere yüzde 10 gümrük vergisi uygulayacağını açıklamıştı.

Almanya’nın gayrisafi millî hasılasının yüzde 3.8’ini ABD’ye ihracat oluşturuyor.

Almanya’nın en güçlü yanlarından olan ihracat halihazırda sarsıntı içinde.

Ülkede mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat, eylülde bir önceki aya kıyasla yüzde 1,7 azalırken sanayi üretimi de yüzde 2,5 geriledi.

Bunun sürmesi ve ekonominin rayına oturtulmaması durumunda olumsuz etkinin komşu ülkelerden başlayarak dalga dalga yayılacağı yorumları yapılıyor.

Aşırı sağın etkisinin giderek yayıldığı biri ortamda yapılacak şubattaki seçimlerden çıkacak sonuçlar ülkenin yönü açısından belirleyici olacak.

Fransa’da krizin çözülmesi zor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, ilk turu 29-30 Haziran, ikinci turu ise 6-7 Temmuz’da yapılan seçimlerden sonra 51 günde atadığı Michel Barnier yönetimindeki hükümet 4 Aralık’ta Ulusal Meclis tarafından düşürüldü.

Düşmesi için 288 oy yeterken hükümet aleyhine oy kullananların sayısı 331 oldu.

Hükümetin düşürülmesi 1962’den bu yana bir ilk.

Barnier de modern Fransa tarihinin en kısa süre görevde kalan başbakanı oldu.

Fransa’daki siyasi kriz ve istikrarsızlık sadece hükümetin düşürülmesiyle sınırlı değil.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un düşürülen Başbakan Michel Barnier’nin yerine bu kez çok daha hızlı bir şekilde atamayı planladığı isim de selefinin karşılaştığı problemlerle mücadele etmek zorunda kalacak.

Bunun nedeni ise parlamentodaki güç dağılımı.

Fransa’nın Temmuz 2025’ten önce erken seçime gitmesi mümkün değil.

Bu da kısa sürede yeni bir hükümet kurulsa da siyasi istikrarsızlığın bugünden yarına değişmeyeceği anlamına geliyor.

‘Avrupa’nın hasta adamı’

Fransa, Euro bölgesinin ikinci büyük ekonomisine sahip.

Ancak ekonomide aynı oranda büyük sorunlarla karşı karşıya.

Yapılan değerlendirmelerde özellikle borç, açık ve yüksek faiz oranları nedeniyle Fransa’daki durumun Almanya’ya kıyasla daha kritik olduğuna işaret ediliyor.

Macron da yeni başbakanın önceliğinin, normal şartlarda 20 Aralık’a kadar Ulusal Meclis’ten geçmesi gereken 2025 bütçesi olacağını söyledi.

Fransa ekonomisi olası bir kriz ortamına girerse yaşanacak sorunların ülke sınırlarıyla sınırlı kalmayacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Brüksel’de yapılan yorumlarda siyasi istikrarsızlık riskinin 2027’ye kadar sürme ihtimali üzerinde duruluyor.

Fransa için Brüksel kulislerinde ve basında “Avrupa’nın hasta adamı” yorumları da yapılıyor.