Aşk yanılsaması

Kemal ASLAN

Günümüzde Eros’un ölümünü Byung- Chul Han, Eros’un Istırabı (2020) adlı kitabında ortaya koymuştu. Haz temelli, duygu içermeyen, takılma kültürüne dayanan ortamında yaşanan modern sığ ilişkilerde Eros’un (aşk) ortaya çıkması mümkün değildir. Bunda sosyal medya ortamında ikili ilişkiler için uygun zeminin ve uygulamaların olmasının da rolü var. Artık ilişkilerde ötekine karşı sorumluluk duygusu ortadan kalkmış durumda. Arkadaşlık, dostluk ilişkilerinde de bu böyle. Kavramları kullananlar, aynı sesleri çıkarsa da hem sözlüklerinde bu kavramların –dostluk, arkadaşlık- karşılığı yok hem de uzaylarında –onları var eden ortamlarında-. Dolayısıyla değersizleş(tir)menin, yaşandığı bu ortamlarda özne fail olamamaktadır. Öznenin fail olması kendini fark etmesi, hayatın akışı içinde edilgen değil etken rol alması gerekir. Bunun için bireylerin etik kodları olmalı, çelişkiler yaşasa da ikili ilişkilerde yaşananlara bu kodlar çerçevesinde tavır almalıdır. Her alanda çöküşün yaşandığı var olan değerlerin içinin boşaltıldığı, yeni değerlerin ortaya konulamadığı bir dönemden geçtiğimizden etik kodlar artık işlevsizleşmektedir.

Sokrates’ten bu yana biliniyor: “Sorgulanmamış yaşam, yaşanmamış demektir. “ Bu öznenin yapıp etmelerini –gündelik ilişkileri, bu ilişkilerdeki eylem ve sözleri- yeniden gözden geçirmesi, eleştirel süzgeçten kendisine bakması anlamına gelmektedir.Pierre Bourdieu bunu özdüşünümsellik –bireyin kendi öznelliğinin ve sorumluluğunun farkında olması-olarak kavramsallaştırmıştır. Bu kendini eleştirinin nesnesi haline getirmeyi içermektedir. Bunun için özne kendisine başka bir gözle bakmalıdır. Yani özne önce özneliğinin farkında olmalıdır sonra kendini nesneleştirmelidir. Zor olan da tam bu noktada başlamaktadır: Çünkü öznenin kendi özneliğinin gerçekleştirmesi toplumsal ilişkilerde yani farklı ortamlardaki insanlarla olan ilişkilerinde ortaya çıkar. Sınırlı toplumsal ilişkilerde birey, kendi öznelliğini gerçekleştiremez. Egemen değerler, kurallar yani hegemonya onu tutsaklaştırır ama o bunun farkında da değildir. Bu durumda özne kendini sorgulama ihtiyacı içinde ol(a)maz.

Aşk, öznenin öteki üzerinden kendini tanıma olanağı veren bir eylemdir. Öteki ile karşılaşmada ya fiziksel etkilenme (boy, pos, yüz, göz vb.) gibi ilk anda olabilir. Ya da süreç içinde eylemleri, sözleri, yaklaşımı merhameti, vicdanı, şefkati vb. durumda yani insani bütünlüğü ile olabilir.  Siz başlangıçta düşünmediğiniz bir sürecin içinde bulabilirsiniz kendinizi. Birlikte bulunduğunuz ortamlarda kendinizi bile tanımadığınız eylemlerin aktörü olabilirsiniz. Üstelik yaşadığınız duygu durumlarınıkendinize bile itiraf etmekten korkarsınız. Baş etmek istedikçe gerilimler ortaya çıkar, siz yokmuş gibi davranmaya kalktıkça o duygu aniden farklı biçimde farklı ortamlarda kendini gösterir. Bu duygudan kaçmak için gerilimler, çatışmalar çıkarırsınız. Sonra pişmanlıklar yaşarsınız, hatalarınınız fark ederek yaşadığınız süreci kabullenmeye, duygularınızla barışık olmaya başlarsınız. Bunu da ötekine de dolaylı biçimde itiraf edersiniz.

Bu noktada sizin duygu durumuna karşılık bulup bulmamanız duygularınızın yeşermesinde belirleyici olabilir. Yani karşılıklı etkileşimin olması Eros’un ortaya çıkması açısından önemlidir. Çünkü Chul Han’ın da dediği gibi “Eros olmadan düşünce bütün canlılığını, bütün huzursuzluğunu kaybederek tekrara düşer, gerici bir hal alır. Eros başka’ya duyulan arzuyla düşünceyi cesaretlendirir.” (Chul Han, 2020). İnsanın yaşamında Eros’un olması ona yaşam enerjisi verir. Ancak günümüz ilişkilerinde bu durumun yaşanması haz temelli bir anlayışın yaygınlaştığı ortamda mümkün değildir. Zaten romantizmde 1970’lerden bu yana ölü bir kavram olarak hayatımızda yer almaktadır. Hazlı değişen insan ilişkilerinde sorumluluk olmadan ilişkileri yürütmek zamanın ruhuna uygundur. Tersi durum bir dışlanma sürecine yol açabilmektedir.

Siz, onun nezaketini, ilgisini yanlış değerlendirmiş olabilirsiniz. Aranızdaki yakınlaşma aşkın değil, flörtleşme sürecinin bir parçasıdır. O, bu durumu bir ilişkiye çevirmekten yana da değildir. Belki de böyle bir durumu düşüneceği kişi de siz değilsinizdir onun gözünde. O, size yönelik adım atmış, eğlence ortamında sizi seçmiş olabilir. Dans ortamında aranızda yakınlaşma da gerçekleşebilir. Siz, ötekinin sizinle flörtleşmesini, ilgilenmesini, size değer vermesini –yaşınız, deneyimleriniz, habitusunuz vb. nedeniyle-onun da âşık olduğu kanısına kapılabilirsiniz. Hâlbuki o, birlikte gidilen mekânlarda anı yaşamak istemektedir. An’ın ötesinde bir düşüncesi yoktur. Belki size de o gözle -âşık olunacak insan- bakmamaktadır. Yaralarınız ikinizi yakınlaştırsa bile bu flörtleşmeden öteye gidemeyecek bir durumdur. Ama bu onun için bir aşk değildir. Aşk, ilişkilerde sürekliliği ve karşılıklı sorumluluğu içerir.  Flörtleşme ise geçici anlık süreçleri kapsar.

Belki karşınızdaki size karşı en savunmasız durumda duygularını ortaya koyabilir; “yaralarımı sizinle sarmak istiyorum, toplumsal kuralları dikkate almam.”diyebilir. Ancak, daha sonra bu sözlerin ağırlığı altında kalır ve güvensiz bağlanma nedeniyle sizden uzaklaşacak söz ve eylemlerde bulunur. Geldiği konum, arzuları, istekleri, beklentileriyle, kendini gerçekleştirebilme olanaklarını sorgulamasına yol açacaktır. Bir anlamda kendisiyle yüzleşmek zorunluluğunu hissedecektir. Ancak, yaralarını yeni yeni sarmaya başladığından bunu yapması kısa sürede mümkün olmayacaktır. O zaman aranızdaki ilişkiyi ikame edecek yeni bir ilişki ve ortamları tercih edecektir. Sizin onun bu konudaki tutarsızlıklarını ortaya koyan sözlerinizi farklı değerlendirip sizden uzaklaşmayı tercih edecektir.

Zira o, yaralarını sarmaya, kendine gelmeye, eğlence ortamında sizinle yaşadıklarını unutmaya çabalamaktadır. Ancak, kendinde yeni bir yara açtığının farkında bile değildir. Yaşananları konuş(a)mamak, olanları çarpıtmak ona bir süre iyi gelebilir. Ancak, bu durumla yüzleş(e)memenin ağırlığı üzerine karabasan gibi çökecektir.

Siz onun ana istasyona gitmeden önce ara istasyonda bekleyen biri olduğunu fark edersiniz. O, ana istasyona yaralarının kabuk bağladığı, kendisini hazır hissettiği durumda gidecektir. Ancak, son aldığı yaranın kanamasının durması, kabuk bağlaması da zaman alacaktır.

Siz, kısa süreli bir itiraf dışında duygularınıza karşılık alamadığınızı geç fark edersiniz ve bu durumu kabullenirsiniz. Aranızdakilerin bir yanılmasa olduğunu kabullenmek kolay değildir. İkili ilişkilerde abartmalar, yanlış değerlendirmeler yaşanabilecek bir durumdur. Önemli olan bunu bir takıntı haline getirmeden, yaşanılan gerçekliğin tek yanlı, etkileşime dayandığını, sizin öznel değerlendirmeniz olduğunu fark etmektir. Bu aşılması, ancak yaşanması gereken zor bir süreçtir.

.