Adalet vicdanlarda yeşerir…

Engin BAŞCI

Geçen bayram da yaşandı aynı şeyler.

Belediye başkanları, belediye çalışanları ve gençler bayramı cezaevinde geçirdiler.

Oysa hepsi tutuksuz yargılanabilirdiler.

Özellikle gençler.

Zaten ilk duruşmada tahliye edildiler.

Ceza alsalar bile tutuklaması olmayan suçtan günlerce cezaevinde kaldılar.

Kurban Bayramı’na bir hafta kala yeni bir dalga ve yeni tutuklamalar…

Ve yine aynı görüntüler…

Şimdi sormak gerekir; Türkiye, Anayasasında yazdığı gibi bir hukuk devleti mi?

Gelinen noktada hepimizi kara kara düşündüren soru bu.

Çünkü yaşananlar hiç de bu soruya “evet” diyebileceğimiz bir görüntü sunmuyor.

Bu aslında son olayların yarattığı bir durum da değil.

Hal epeydir böyle…

Son olaylar, yaşananlar üzerine tuz biber…

***

Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın tutukluluklarında yaşanan süreç Türkiye’de yargının nasıl siyasallaştığını gözler önüne sermişti.

Hukuk devletinin gerektirdiği tablonun dışına nasıl çıkıldığı Anayasa Mahkemesi kararlarının hiçe sayılmasıyla görülmüştü.

Bu süreçte “Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır” diyen liderler de gördük.

Ve gelinen noktada bugün Türkiye, bunu söyleyen liderin ağzından çıkacak sözlere bakıyor.

Geleceğe yönelik barış, huzur ve demokrasi umutlarını ona bağlıyor.

Bir büyük paradoks bu…

***

İBB soruşturmasında son dalga utanç görüntülerine de sahne oldu.

Gözaltına alınanlar adliyeye sevk edilirken “masumiyet karinesi” ayaklar altına alındı…

Gözaltına alınan kişiler her iki kolunda birer polisle adeta bir geçit resmi oluşturularak suçlu algısı yaratacak gibi sergilendiler.

Bu soruşturmada medyadaki kasa görüntüleri de FETÖ kumpaslarını aratmayacak nitelikteydi.

Haberler para çıkmayan kasadan para çıkmış algısı yaratan ve bu olayla ilgisi olmayan görüntülerle sunuldu.

Bunun adı dezenformasyondur.

Tabii ki gözlerimiz bu tür dezenformasyon nitelikli haber ve yayınlarda açıklama yapan İletişim Başkanlığı’nı çevrildi.

Ama tık yok…

Adalet Bakanlığı ve soruşturmayı yürüten Başsavcılık da sessiz.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel duyurmasa herkes o görüntüleri yürütülen soruşturmaya ait gerçek görüntülermiş gibi algılayacak.

Kim bilir belki de o kanalları seyreden birçok kişi halen o şekilde algılıyordur.

“Çamur at izi kalsın” haberciliğinin tipik bir örneği bu.

Daha önce de örneklerini görmüştük.

Basın tarihine bunu da not ettik…

***

Yargı bağımsızlığının tartışıldığı, yargıya güvenin azaldığı, adalet duygusunun zedelendiği, hukuk insanlarının siyasal aktörlere dönüştüğü bir ülkenin gideceği yer dipsiz bir kuyudur, büyük bir karanlıktır.

Çünkü böyle bir ülke hem kendi toplumunda hem uluslararası toplumda güven duygusu oluşturamaz.

Güven duygusu bir yapıyı ayakta tutan temel taşlardandır.

Onu çekip alırsanız yapının diğer unsurları da zayıflar.

Enflasyon canavarı gibi canavarlar bu iklimde yaşarlar.

Krizler bu iklimden beslenir.

Birlik ve beraberlik duygusu bu iklimde yok olur

Ve beka sorunu böylesi ortamlarda doğar ve büyür.

Bunu kullanmak ve bundan yararlanmak isteyen kötü niyetli iç ve dış mihraklar da bu havalarda sahneye çıkar, oyunlarını oynar.

***

O yüzden hak, hukuk ve adaletten vazgeçmemek lazım.

Aksine üzerine titremek, bu kavramları temel alan bir gelecek inşa etmek lazım.

Hak, hukuk, adalet talebi insan onuruna yakışır bir gelecek talebidir.

Demokrasi ve özgürlük talebidir.

Bu taleplerle bir bayrama daha giriliyor ama hak, hukuk ve adaletten uzaklaşılırken ne bayram yaşanır ne seyran…

Ve unutmamak gerekir; tüm bunların temelinde vicdan vardır, vicdan!..

Çünkü adalet vicdanlarda yeşerir…