Sorunların çözümü erken seçim olabilir mi?

Engin BAŞCI

Türkiye için zor zamanlar…

Bir yandan içerde ciddi bir ekonomik kriz ve demokrasi problemi var, diğer yanda Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bölgesel sorunlar.

MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın etkin ortağı Devlet Bahçeli “Terörsüz Türkiye olsun, APO TBMM’de konuşsun, PKK kendini feshetsin” dedikten sonra eş zamanlı ilginç şeyler yaşıyoruz.

Bir yandan “Terörsüz Türkiye” diye yola çıkılan süreç devam ediyor.

TBMM Komisyonu da çalışmalara başladı.

Görüşmeler yapılıyor.

Şehit anneleri ve gaziler dinlendi.

Cumartesi ve Barış Anneleri ile görüşüldü.

Bu görüşmeler devam edecek.

Görüşler ve değerlendirmeler masaya yatırılacak.

Komisyona katılan bütün partiler terörsüz bir Türkiye olsun derken hepsinin önceliklerinde farklılıklar var.

İktidar ortağı partilerin sürece yönelik düşüncelerinde bile bu farklılıklar dikkat çekiyor.

O yüzden sürecin geleceğine yönelik bir belirsizlik hakim.

Tarafların birbirine olan güven sorunu da ortada duruyor.

Suriye’deki gelişmeler üzerinden bu sorun daha net bir şekilde görülüyor.

İç siyasetteki kutuplaşma ve tartışmalar, demokrasi talepleri ve yargının da içinde bulunduğu gelişmeler  bu süreçten bağımsız değil.

Komisyon çalışmalarının geleceği buralarda yaşanacak gelişmelere ve atılacak somut adımlara da bağlı.

Siyasetin gündeminde bu sorunlar ağırlıklı bir yer tutarken halkın gündeminde ekonomik sorunlar çok daha ağır basıyor.

Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı herkesin belini bükmüş durumda.

Emekliler ve çalışan kesimlerin sıkıntısı çok büyük.

Keza esnaf ve çiftçi de bu krizden kendine düşen payı alıyor.

Çiftçi ürettiğiyle geçinmekte zorlanıyor.

Memurlar toplu sözleşme masasından eli boş kalktı.

Bir günlük iş bırakma eylemi de iktidarda gereken etkiyi yaratmadı.

Memur sendikaları anlaşmazlığı Hakem Kurulu’na taşıdı ama önceki yıllardaki deneyime bakılınca Hakem Kurulu’ndan memurları tatmin edecek bir sonucun çıkması zor görünüyor.

Halkta iktidarın mevcut sorunları çözeceğine olan inanç da giderek azalıyor.

Aslında bu son Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk yılında yapılan yerel seçimlerde görüldü.

İktidarın son 20 yılda kalesine dönüşen kimi illerde seçimi muhalefet kazandı.

Halk tercihini iktidardan muhalefete doğru kaydırmaya başladı.

Son kamuoyu yoklamaları da bunu doğruluyor.

Sahada artık muhalefet var.

CHP’nin haftada iki kez düzenlediği mitingler bunun göstergesi.

Sürekli halkın içindeler sürekli halkla etkileşim halindeler.

Ve destek görüyorlar; miting meydanları çok canlı.

İktidar bu tabloya sadece yürütülen soruşturmalarla yanıt vermeye çalışıyor.

Soruşturmalar uzadıkça, yeni gözaltı ve tutuklamalarla sündükçe, yargılama aşamasına geçilmedikçe suçlamaların inandırıcılığı konusunda soru işaretleri artıyor.

Muhalefet de bunu halkın dikkatine sunarak iktidarın elini zayıflatmaya çabalıyor.

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa edip AKP’ye geçme süreci de bu anlamda iktidardan çok muhalefete yaradı.

İBB soruşturmasının yürütülme biçimi ve sürecin uzaması konusunda AKP ve MHP arasındaki görüş farklılıkları muhalefetin elini güçlendiren bir diğer unsur.

Özellikle MHP’ye yakın suç örgütü liderlerinin tutuklanması ve bazı avukatların karıştığı olaylar bunu pekiştiren gelişmeler oldu.

Muhalefet, Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunlardan çıkışı erken seçimde görüyor.

Ancak iktidarın böyle bir durumda erken seçim kararı almasını düşünmek hayalcilik olur.

Çünkü iktidarın yapılacak bir erken seçimde elini güçlendirecek bir tablo yok ortada.

Ekonominin kısa sürede halkın sorunlarını giderecek bir sürece girmesi, enflasyonun düşmesi, asgari ücretin yükselmesi, emekli ve çalışan kesimlerin maaşlarının tatmin edici bir seviyeye gelmesi, hayat pahalılığının azalması, alım gücünün artması iktidarın elini güçlendirir ki bunun işaretleri de görünmüyor.

Keza çözüm sürecinin herkesi mutlu edecek bir şekilde yürümesi de öyle. Orada da önemli gelişmeler ve niyet beyanları olsa da zaman alacak zorlu bir yol var.

Tüm bu yaşananlara bakınca yapılacak bir erken seçimin Türkiye’nin önünü açacağı da aşikâr.

Erken seçimden çıkacak tabloya göre herkes konumunu yeniden belirlemek durumunda kalacak.

Sorunların çözümü için atılacak adımlar seçim sürecinde ortaya konulacak programlarla netlik kazanabilir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün en zor yıllarda söylediği gibi;

Milletin geleceğini milletin azim ve kararı kurtarır…