Siyasette 2020 yılı nasıl geçti; neler konuşuldu, neler tartışıldı?

Türkiye’de 2020 yılı siyasette birçok tartışmaya sahne oldu. Pandemiyle mücadele, yoksulluk, yargı kararları ve erken seçim öne çıkan tartışma başlıklarıydı. Siyasette yeni aktörler de 2020 yılıyla birlikte rol almaya başladı.

Alman yayın kuruluşu DW Türkçe, 2020 yılında siyasette yaşanan tartışmaları derledi. DW Türkçe’nin haberine göre;  2020 siyaset için hızlı başladı. 2019’un son günlerinde, bir zamanlar “AKP’nin hocası” olarak bilinen Ahmet Davutoğlu’nun AKP’ye rakip olarak Gelecek Partisi’ni kurmasının ardından 2020 başında da AKP’den kopmuş yeni bir parti kuruldu. AKP döneminde Başbakan yardımcılığı kadar yürüttüğü ekonomi politikalarıyla da dikkat çeken Ali Babacan da tıpkı Davutoğlu gibi yolları Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ayrıldı. Babacan Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA)”Türkiye partisi olmak” hedefiyle kurdu.

Gelecek ve DEVA’nın kuruluşu siyaset kulislerini hareketlendirmekle kalmadı, “erken seçim” isteyen muhalefet cephesini güçlendirdi.

AKP-MHP ortaklığındaki Cumhur İttifakı’nın ülkeyi yönetemediğini, baskı ve gerilim politikasıyla ayakta kalmaya çalıştığını öne süren muhalefetten en baskın “erken seçim” çağrısı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi.

Seçim yasaları tartışması ve erken seçim çağrıları

Kılıçdaroğlu’nun bu çağrıyı MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yapmasıysa çok tartışıldı. Kılıçdaroğlu, aldığı erken seçim kararlarıyla siyasetteki dengeleri değiştirmesiyle bilinen Bahçeli’ye “Ülkeyi seviyorsan, Türkiye’yi erken seçime götür” diye seslendi. Bahçeli ise bu çağrıya “Kılıçdaroğlu’nun seçim isteği sipariş ve hezeyandır. Seçim zamanında, 2023’te yapılacaktır” yanıtı verdi.

Muhalefetin “erken seçim” çağrısından kaçamayacağını anlayan AKP-MHP ortaklığındaki Cumhur İttifakı’nın siyasi partiler ve seçim kanunlarında değişiklik yapma girişiminin Kılıçdaroğlu’nun çağrısından çok önce başlaması ise dikkat çekiciydi.

Bu değişiklikleri ilk isteyen Bahçeli’ydi. Bir partinin mecliste grup kurabilmesi için gerekli olan milletvekili sayısını 20’den 40’a çıkarmak isteyen MHP, partiler arası transferleri de önleme çabasını açıkça ortaya koydu. Bu çabanın AKP’den kopan Gelecek ile DEVA partilerinin olası bir seçimde önünü kesmek olduğu görüşünü savunan muhalefetten birlik içinde “Her şekilde seçime hazırız” sesi yükseldi.

AKP de siyasi partiler ve seçim kanunlarındaki değişiklik için çalışmalar yürüttüğünü açıkladı. AKP’li yetkililer kendi çalışmalarını MHP’nin de yürüttüğü çalışmayla ortak bir metin haline getirmeye hazırladıklarını duyurdu.

Siyasetin Covid-19 çekişmesi

Siyaset için hızlı başlayan 2020’de, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de koronavirüs damgasını vurdu. İktidarla muhalefet arasındaki tartışmalara bir yenisi, Covid-19 eklendi.

Sağlık Bakanlığı’nın Mart ayında Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğünü açıklamasının ardından iktidarla muhalefetin salgın yönetimi üzerinden tartışması yıl boyu sürdü.

Şüphesiz bu konudaki en heyecanlı tartışma, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın koronavirüsle mücadelenin 20’inci gününde “Biz bize yeteriz” sloganıyla başlattığı bağış kampanyası üzerine yapıldı. IBAN, siyasetin ve sokağın temel gündem maddesi oldu. Kampanyaya yedi maaşını bağışlayan Erdoğan, vatandaştan ilan edilen IBAN numaralarına bağışta bulunmasını istedi. Hükümetin IBAN verip, halktan bağış toplamasına muhalefetten “Hükümet milletin cebine göz dikiyor” eleştirileri yükseldi. Siyasi ve toplumsal muhalefet bağış yerine “gereksiz ve acil olmayan Kanal İstanbul” gibi üzerinde toplumsal uzlaşı bulunmayan projelerin iptal edilmesini istese de hükümete sesini duyuramadı.

Erdoğan’ın bağış kampanyasını, CHP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın “6 milyon Tek Yürek” ve yine CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da “Birlikte Başaracağız” kampanyasının hemen ardından başlatması ise AKP ile CHP arasında “Koronavirüs gerilimi” olarak değerlendirildi. Belediyelerin yardım toplaması İçişleri Bakanı genelgesiyle engellendi. CHP’li belediyeler, İçişleri Bakanlığı’nın koronavirüs mağdurları için bağış toplamalarını engellemesini yargıya taşıdı.

Muhalefet partileri yönetimindeki belediyelerin halktan toplanacak bağışları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için açtığı banka hesaplarını bloke eden hükümet, bu belediyelerin halka maske ve ekmek dağıtmasını, sahra hastaneleri hazırlığına girmesini de engelledi.

Tartışmalı “Af yasası”

Hükümet, virüsle mücadele kapsamında kamuoyunda “af” olarak bilinen ceza infaz düzenlemesini meclisten geçirdi. Düzenlemeyle, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı da, cezaevinden Nisan 2020’de çıktı. Gazeteciler, avukatlar, MİT’e karşı suç işleyenlerin infaz düzenlemesi dışında bırakılmasına muhalefetten, hukukçulardan “Türkiye’de eşitlik ilkesi ihlal ediliyor” tepkisi yağdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koronavirüs salgınına karşı önlemler kapsamında TBMM’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü olan 23 Nisan’daki özel oturuma katılmama kararının üzerinden iktidar ile muhalefet arasında yaşanan tartışma büyüdü.

Muhalefet, iktidarın Erdoğan katılmayacağı için TBMM Başkanı Mustafa Şentop aracılığıyla diğer siyasi parti liderleri de meclisten uzak tutmaya çalıştığını öne sürdü. Şentop’un muhalefetin de katılmamasının iyi olacağı yönündeki sözüne karşılık muhalefet liderleri TBMM’deki törene katıldı.

Baro genel kurulları, siyasi parti kongreleri gibi toplantıları virüs önlemleri kapsamında yasaklayan hükümet, bu yasağa kendi uymadı. Muhalefetin tepkisinden çok virüsün yayılımı genişledikçe AKP de, teşkilat toplantılarını, kongrelerini ertelemek ya da iptal etmek zorunda kaldı.

Vaka sayıları muamması

Türkiye’de vaka sayılarının artmasıyla alınacak önlemler konusunda da muhalefet ve iktidar görüş ayrılıkları içinde oldu. Hükümet, muhalefetin uzun süreli sokağa çıkma yasağı çağrılarına karşılık vermedi. Halk sağlığı uzmanlarının “tam kapanma” çağrılarına da yanıt vermeyen hükümet, geceleri ve hafta sonları dar kapsamlı sokağa çıkma yasakları uyguladı.

Muhalefet, Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19’la ilgili şeffaf bir şekilde açıklamadığını, maske dağıtamadığını, aşı konusunda kafaları karıştırdığını, Covid-19 testleri konusunda da çifte standart uyguladığını, sağlık çalışanlarını koruyamayıp, haklarını veremediğini de meclis gündemine taşıdı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) salgının başından beri Türkiye’de gerçek vaka sayılarının açıklanmadığı iddiasını hiç geri çekmedi. Siyasi muhalefet de hükümete bu konuda yüklendi. Sağlık Bakanlığı sekiz ay boyunca vaka sayılarını 1-2 bin bandında gösterdikten sonra Kasım ayında Türkiye’de testleri pozitif çıkan kişileri de vaka sayılarına ekledi ve 25 Kasım’da bu sayının 28 bin 351 olduğunu duyurdu.

Ekonomi, askıda ekmek ve bakanın istifası

Muhalefetle iktidar ekonomideki darboğaz üzerinden sürekli karşı karşıyaydı. Tartışmalar ülkede yoksulluk olup olmadığına kadar uzadı. Bahçeli ile muhalefet arasında yaşanan “askıda ekmek” polemiği tarafların “erken seçim” gerilimindeki tansiyonu artırdı.

İstanbul Ticaret Odası 200 gramlık ekmek fiyatına yüzde 20 zam yaparak 1 buçuk liraya çıkarınca MHP “halka destek” gerekçesiyle “askıda ekmek” kampanyası başlattı. MHP’nin bu kampanyasının ekonomideki kötü gidişatın hükümet tarafından itirafı olduğunu dile getiren muhalefete Bahçeli’den tepki yağdı. Bahçeli, “Milliyetçilik, askıya ekmek koymak değildir” diyen DEVA lideri Ali Babacan’a “Kendisine bile devası olmayan şahıs” sözleriyle yüklendi.

İyi Parti lideri Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ekonomi uçuyor” sözlerine gönderme yaparak, hükümete “Biri ekonominin uçtuğunu söylüyor, biri de askıda ekmek kampanyası başlatıyorsa, birisi yalan söylüyordur” sözleriyle yüklendi. MHP’nin “askıda ekmek” kampanyasına AKP’nin de şüpheyle yaklaşması, eleştirmesi dikkat çekti. Erdoğan kampanya için “Bırakın Allah’ınızı severseniz ya. Evine ekmek götüremeyen var mı bu ülkede” derken, muhalefet Türkiye’de yaşanan yoksulluğa dikkat çeken açıklamalarıyla hükümete karşı “yönetemiyorsunuz” çıkışını kuvvetlendirdi.

Muhalefetin erken seçim için ses yükseltmesine neden olan bir başka gelişme Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevinden istifasını duyurmasıydı. Türkiye’nin ekonomide büyük bir darboğaz yaşadığı, hükümetin ülkeyi yönetemediği savını tekrarlayan muhalefet, bir kez daha erken seçim çağrısı yaptı ancak Bahçeli de, Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Seçim 2023’te yapılacak” yanıtını verdi.

Bekçi ve baro kavgası

Hükümet ile muhalefeti mecliste karşı karşıya getiren ilk düzenleme bekçilere silah kullanma, kişi ve araçları durdurup kimlik sorma başta olmak üzere polisiye yetkiler verilmesi oldu. İktidar, muhalefetin “polis devleti kuruluyor” eleştirilerini görmezden geldi.

Sivil toplum örgütleri, barolar ve muhalefetin tepkisine karşın AKP, kamuoyunda “çoklu baro” olarak bilinen ve bir kentte birden fazla baro kurulmasını öngören yasa teklifini de meclise sundu. Teklifi “hukukta çok seslilik sağlanıyor, halk bir baroya mecbur olmaktan kurtuluyor” diye savunan AKP ile MHP, baro başkanlarının Türkiye genelindeki protestolarından sonra Ankara’ya gelerek meclis bahçesinde yaptıkları protesto eylemlerinin de hedefinde oldu.

Ankara’ya yürüyüşlerinde engellenen baro başkanları Ankara girişinde yaptıkları oturma eylemleriyle polis engelini aşmayı başardı. Polis, meclis bahçesinde ve Ankara adliyesinde de baro başkanlarına müdahale etti. Biber gazlı müdahaleye karşın “çoklu baro”ya karşı olduklarını duyuran baro başkanlarına muhalefet tam destek verdi. Yasa teklifinin meclisteki görüşmeleri sırasında muhalefet sıralarından “Yandaş baro yaratamayacaksınız” sesleri yükselse de, teklif AKP ve MHP oylarıyla yasalaştı.

Derneklere “kayyum”

Yıl boyunca muhalefetle iktidarı mecliste karşı karşıta getiren yasa değişikliklerinden biri de yılın son haftalarında yapıldı. Muhalefet, hükümetin “derneklere kayyum atamasının” yolunu açan düzenlemeyi yasalaştırmasına da engel olamadı.

”Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.

AKP’nin hazırladığı kanun teklifinde yer alan derneklerin para toplama usullerinde ve denetimlerinde öngörülen düzenlemeler sivil toplum kuruluşları (STK) ve hukukçuların yanı sıra muhalefet partilerinin de tepkisini çekti.

Teklif, özellikle dernek yöneticilerinin, İçişleri Bakanlığı’nca görevden alınarak, yerlerine kayyum atanmasının önünü açtığı gerekçesiyle tepkilere neden oldu. Yeni düzenlemeyle terör suçları, uyuşturucu suçları ve mal varlığı aklama suçlarında haklarında soruşturma başlatılan kişiler ve görev yaptığı kurullar İçişleri Bakanı tarafından görevden alınabilecek. Söz konusu derneklerin yönetimlerine kayyum atanabilecek. Bu da yeterli görülmezse İçişleri Bakanı bir derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilecek.

İyi Parti, yeni anayasa, Çakıcı

MHP’den koparak Meral Akşener’in liderliğinde üç yıldır AKP-MHP ortaklığına karşı muhalefet cephesindeki sert duruşuyla dikkat çeken İyi Parti’de ortaya “Fetöcülük suçlamaları” çıktı. İyi Partili Ümit Özdağ’ın, İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’yu “Fetöcülükle suçlaması”, İyi Parti’nin CHP ve HDP ile yeni anayasa çalışması yürüttüğünü iddia etmesi Özdağ’ın partiden ihracıyla son buldu.

Kılıçdaroğlu ve Akşener yeni anayasa çalışması olmadığını söylese de, Bahçeli Millet İttifakı’nı oluşturan CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’ni “zillet ittifakı” olarak niteledi ve “Anayasa hazırlık masasını PKK kurmuş, zillet ittifakı bu masaya oturmuş, yazım işi için de Fetö devreye sokulmuş” sözleriyle muhalefeti hedef aldı.

İyi Parti lideri Akşener, parlamenter sistemi konuşmak için ortak masa kurulması önerisini yılın son günlerine doğru bir kez daha tekrarladı. Bu öneri karşılığında Akşener’e “Evine dön. Bitsin bu çile” teklifiyle karşılık veren Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın 2023’te yeniden iktidar olacağına ilişkin tavrını sürdürmesi de, hem erken seçim tartışmalarının 2021’de de süreceğinin hem de iktidarın muhalefet üzerindeki baskıyı artıracağının işareti olarak yorumlandı.

Tam bu sırada organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş Alaattin Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’na “Akıllı ol. Seni bakla kazığıyla tanıştırırım” şeklinde tehditler içeren mektubu sosyal medyadan yayınlaması Türkiye’de 90’lı yıllara damgasını vuran devlet, siyaset, mafya ilişkisini yeniden gündeme taşıdı. Muhalefet, siyasetteki mafya dilinin ve yöntemlerinin etkin olduğundan şikayet ederken, Bahçeli’nin “Çakıcı dava arkadaşımdır” çıkışı Cumhur İttifakı ve mafya ilişkisine dönük sorgulamaları artırdı.

Bahçeli, sadece Çakıcı’ya destek vermekle kalmadı, iş insanı Osman Kavala’ın serbest kalması gerektiğini söyleyen, eski HDP genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın kitabının herkes tarafından okunmasını isteyen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’a da “terörist sempatizanı, gafil” sözleriyle yüklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Demirtaş’ı terörist diye niteleyip Arınç’ın sözlerinin beğenmediğini duyurunca AKP’nin kurucularından Arınç, Cumhurbaşkanlığı’ndaki görevinden istifa etti. Bu istifa, AKP’den kopuşların daha da süreceği şeklinde yorumlandı.

Tüm bu tartışmalarda Erdoğan’ın reform yapmak isteyip de Bahçeli tarafından mı engellendiği, Bahçeli’nin iktidarda kalmak için mi AKP’yi frenlediği soruları gündemden hiç düşmedi.

HDP, Demirtaş ve “evine dön”

Bahçeli’nin HDP’nin kapısına “kilit vurulmasını” istemesi de, iktidar-muhalefet gerilimini başka bir noktaya taşıdı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın HDP’yi “öldürülmesi gereken haşere sürüsü” olarak tanımlamasına HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’dan “MHP, insanlık suçu işliyor” çıkışı geldi.

Bahçeli ile HDP’yi karşı karşıya getiren bir başka gelişme AİHM Büyük Dairesi’den çıkan “Demirtaş derhal serbest bırakılmalı” kararı oldu. Tıpkı Erdoğan gibi “AİHM kararını tanımadığını” duyuran Bahçeli, kararın hükümsüz olduğunu savundu. Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması isteğine ise yeşil ışık yakmayan AKP’nin, MHP’yle ilişkisi, ortaklığı yeni yılda da gündemin ön sıralarında olmaya aday.

İyi Parti lideri Akşener, parlamenter sistemi konuşmak için ortak masa kurulması önerisini yılın son günlerine doğru bir kez daha tekrarladı. Bu öneri karşılığında Akşener’e “Evine dön. Bitsin bu çile” teklifiyle karşılık veren Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın 2023’te yeniden iktidar olacağına ilişkin tavrını sürdürmesi de, hem erken seçim tartışmalarının 2021’de de süreceğinin hem de iktidarın muhalefet üzerindeki baskıyı artıracağının işareti olarak yorumlandı.