İkili İlişkilerde Normalleşme
Kemal Aslan
Normalleşme, gerilim, çatışma tartışma vb. durumların sona ermesine yönelik bir
arayıştır. Birlikte daha keyifli, mutlu zamanlar geçirme isteğidir. İkili ilişkilerde
normalleşme, bulunan ortamlarda gerilimin, çatışmanın kavganın, mutsuzluğa yol
açacak durumların yaşanmamasıdır. Normalleşme, özünde ikili ilişkilere süreklilik
kazandırma yönünde bir çabadır.
Normalleşme, ilişkide geçmişin gölgesinin arayışından vaz geçmek, herkesin bir
geçmişi olduğunu ve gölgelerle mücadele edilemeyeceğini kabullenmektir.
Normalleşme, karşılıklı ilişkilerde “bilinmezliklerin azaltılması” ile mümkün olabilir.
“Bilinmezliklerin olduğu, karşılıklı tanıma sürecinde gerilimlerin, çatışmaların,
tartışmaların olması bundandır. Bilinmezlikleri azaltma, karşılıklı bilinir olma, olumsuz
durumları (gerilim, çatışma, vb.) ortadan kaldırır. Bunun için tarafların birbirini
tanımaya yönelik çaba içinde olması gerekir. Bu çaba da sadece sözle değil,
yaşanan ilişkilerde eylemle ortaya çıkar. Bilinmezliklerin azaltılması ve karşılıklı
birbirinin kabulü ile mümkündür.
Normalleşme, iki tarafın da çabasıyla gerçekleşebilir. Bir taraf duygusal olgunlaşma
süreci içindeyken ve karşı taraf buna zemin hazırlamışken yaşanan anlarda bunun
sürdürülmesi gerekir. Yani karşılıklı çaba olmadan tek yanlı bir normalleşme
ol(a)maz. Normalleşme, iki tarafından istediği, arzuladığı bir süreç olmalıdır. Bunun
sürecin farklı aşamalarında da ortaya konulması gerekir.
Normalleşme birbirini anlamakla gerçekleşebilir. Birbirini anlamak için onun yerine
kendini koymak gerekir. “O, yaşanılan anda ne düşündü, ne hissetti?” Örneğin birlikte
olduğunuz bir arkadaş grubu ortamında bir süre yokmuş gibi davranıldığında bu
davranışa maruz kalan birey ne düşünür, ne hisseder? Yok sayma bir tür
değersizleştirmedir. Bu davranışa maruz kalan bireyin kendinin değersizleştirildiğini
düşünmesi anormal sayılmaz. Üstelik böyle durumlarda bireyler tepki de gösterir. Bir
süredir ilişkilerde yaşanan “kısmi uzaklaşma” ile birlikte bundan ne sonuç çıkarabilir?
Karşılıklı ilişkilerde mesafe konulduğu hemen hissedilen fark edilen bir durumdur. Bu mesafenin normalleşmek için mi? Yani daha önceki durumlarda hatalı davranan,
yanlışlar yapan, karşı tarafı üzen bireyin artık kendini dönüştürmesine yönelik bir sınır
koyma mıdır? Yoksa doğrudan o kişiye yönelik artık sınırlı düzeyde ilişkinin
yürütüleceğinin mesajı mıdır? Bunlar süreç içinde yaşandıkça ortaya çıkar. Ama
böyle bir durumun olması ilişkide çözülemeyen sorunların olduğunu gösterir. Bu
sorunları aşmaya yönelik çaba normalleşmeyle mümkündür.
Yok sayıldığınız ortamda onunla aranızdaki diyalogdan onun ikili ilişkilerde nasıl
mesafe koyduğunu hatırlayınca geldiğiniz konumu fark edersiniz. Artık bir öncelikler
açısından bir hiyerarşi ile karşı karşıya olduğunu anlarsınız. O nedenle “siz
yokmuşsunuz” gibi davranıldığı duygusunu yaşarsınız. Aranızda gelinen aşamayı
düşününce bunu hemen kabullenmenin kolay olamayacağını fark edersiniz. Yani,
öteki sizin yerine kendisini koymadan bu süreci anlayamaz.
Anlamanın tümüyle mümkün olabilmesi için bu davranışta bulunan açısından da
duruma bakmanız gerekebilir. Bu, olayın yaşandığı zaman diliminde oldukça zordur.
Çünkü o an bu duruma neyin yol açtığı üzerinde düşünebilir, onun kullandığı bazı
sözcükler üzerinden birinin onu etkilediği çıkarımında bulunabilirsiniz. Etkilendiğini
düşündüğü ya da onu yönlendirdiğini sandığınız kişiye kategorik değerlendirme ve
yönlendirme yapmamasını söylersiniz. Amacınız, etkileşimin kendi doğasında
yürümesi, akması ya da mümkün olanlar kadar mümkün olmayanların da fark
edilmesidir. Ancak, sizin serzenişiniz etkilendiği kişi tarafından farklı algılanabilir.
Yeniden başka bir tartışma ile yaşanan süreç sonuçlanabilir.
Anlamak için sizin de onun yerine kendinizi koymanız gerekir. “O, hangi etkenler
nedeniyle böyle yaptı?” “Ne hissetti?” “Ne düşündü?” “Ya da geçmişte ona yönelik
haksız davranışlarına yönelik tepki böyle bir durumda mı ortaya çıktı?” Siz de ötekinin
yerine kendinizi koymadan süreci anlayamazsınız.
Sonuçta bireylerin karşılıklı olarak iç dünyalarında ne yaşadığı tam olarak bilinemez
ama ortaya çıkan davranışlardan olumlu ya da olumsuz değerlendirmeler yapabilir.
Gerçi süreç içinde yakınlaştığınız eğlence ortamında “yaşadığınızı düşündüğünüz
sürgüne”, yok sayılmaya karşı siz de adım atarsınız. O, size yok saymayı
unutturmaya çalışır. Yüzünde tek yakın olduğunuz ve uyumlu olduğunuz anın mutluluğunu görürsünüz. Siz de kendinizi mutlu hissedersiniz. Ancak, o bir süre yok
sayılma yüreğinizin bir yerine taş gibi oturur.
Siz, normalleştirmeyi sürdürmek için kendinize söz verirsiniz. Çünkü duygusal
olgunlaşma da bu sürece bağlı. Yaşadığınız “yeni gerçekliği” kabul etmek ve anlamak
belki de bu yönde ilk adım olur. “Yeni normalleşme” de buradan başlayabilir.