Dr. Akbulut, “Pandemi sürecindeki bilgilendirme Halkla İlişkiler mesleği açısından yetersiz”…

HABERİ BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ.

gazetesanal.com

İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Deniz Akbulut, bilgilendirmenin tek taraflı ve yetersiz yapıldığını belirterek, ““Pandemideki bilgilendirme süreci şeffaf olması gerekiyor” dedi.

Gazetesanal.com olarak Dr. Deniz Akbulut’la Halkla İlişkiler mesleğini, bu mesleğin Türkiye’deki uygulama biçimlerini ve pandemi sürecindeki görüntüsünü konuştuk.

Söyleşiye de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın pandemi sürecindeki bilgilendirme toplantılarını halkla ilişkiler faaliyeti açısından konuşarak başladık.


-Sağlık Bakanlığı’nın pandemi sürecindeki bilgilendirme stratejisini halkla ilişkiler çalışması açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandeminin ilan edildiği ilk günden itibaren her akşam canlı yayınla basın toplantılarının yapılması, Sağlık Bakanının her gün ekrana bizzat çıkıp açıklama yapması gibi uygulamalar halkın bilgilendirilmesi ve kamu yararı güdülmesi açısından önemli uygulamalar olarak gerçekleştirildi. Bilim Kurulunun kurulması özellikle proaktif bir yaklaşım olarak önemli… Sağlık Bakanı bu süreçte çok da popüler oldu. Ama, Sağlık Bakanının özellikle sosyal medyada kendi hesabından mesajlarını iletmesi bence yanlış bir strateji… Sağlık Bakanlığının sosyal medyada açacağı kurumsal bir hesap üzerinden açıklama yapılmalıydı.


Sürecin şeffaf yürütülmediğini mi düşünüyorsunuz?
Kamuoyunu bilgilendirirken halkla ilişkilerin teknik düzeydeki kamuyu bilgilendirme modeli kullanılıyor. Sadece istenilen bilgiler veriliyor. Yani hedef kitleden herhangi bir geri dönüş alınmıyor.

Yurt dışındaki iletişim süreçleri ile karşılaştırdığımız zaman eksik bilgi verildiğini görüyoruz. En başta halkın güveni kazanılmıştı, şimdi kazanılan o güven kaybediliyor. Mesela, Türkiye’deki tüm illerde olan durum ya da yoğun bakımdaki hasta sayısının sonradan günlük verilerden çıkarılması gibi durumlar kamuoyunda güvensizlik yaratıyor. Oldukça şeffaf olması gereken bu bilgilendirme süreci tartışmalı bir şekilde gidiyor.


Peki, çağdaş halkla ilişkiler anlayışına göre kuruluş ve hedef kitle ilişkisi nasıl olmalı?
Halkla ilişkiler faaliyeti kuruluşun mutlaka hedef kitlesiyle arasındaki uyumu sağlamak zorunda. Dolayısıyla kuruluşun iletişim süreçlerini de hedef kitleyle açık bir biçimde gerçekleştirmeli. Bu interaktif ve açık bir şekilde olmalı.

Çağdaş halkla ilişkiler anlayışına göre, hedef kitlenin talebi doğrultusunda kuruluş kendinde değişiklik yapabilir. Mesela bunu
son dönemde belediyelerin yaptığı halkla ilişkiler çalışmalarında çok iyi gözlemliyoruz.
Belediyeler her şeyi bir anketle soruyor. Mesela; ‘vapurun rengini nasıl yapalım?’, ‘Buraya durak koyalım mı?’ gibi. Kamuoyu katılımı dediğimiz şey bu halkla ilişkiler çalışmaları sayesinde artıyor.


-Bu gelişmeyi neye bağlıyorsunuz? Bu nasıl oldu?
Dijital dünyaya bağlıyorum ben bunu. Alternatif medya kanallarının çoğalması ve insanların beklentileri. Son dönemde Z kuşağı üzerinden yürüyen tartışmaları düşünün. Halkın rızasını almak önemli. Kurumlar, özellikle de belediyeler iletişimin gücünü keşfettiler.


Bu keşifte halkla ilişkiler mesleğinin katkısı oldu mu?
Bence tamamen oldu. Sonuçta halkla ilişkiler mesleği karşılıklı iletişim, işbirliği ve kabule dayanıyor. Kamuoyunun oluşmasında da önemli bir role sahip. Aynı zamanda da imaj oluşturma, güçlendirme yöntemi ve itibar yönetimi…


Bu noktada halkla ilişkiler uygulayıcılarının rolü nedir?
Halkla ilişkiler uzmanın en önemli rolü kuruluş yönetimine danışmanlık yapmak. Yani gündemi takip edip gerekli iletişim stratejileri oluşturması için kuruluşu yönlendirmek.

Örneğin bu pandemi sürecinde bazı kuruluşların kendi üretimlerini bırakıp Covit-19’a yönelik maske ve dezenfektan üretmelerinin sürdürebilirlik, kamu yararı ve itibar yönetimi gibi çağdaş halkla ilişkiler anlayışının temelini oluşturan kavramlarla ilgili yapılan uygulamalar olduğunu görüyoruz. Bu iletişim stratejilerinin uygulanmasında halkla ilişkiler uygulayıcılarının etkisi büyüktür.


-Biraz da “mesleğimin farkında ol” projesini konuşalım. Bu proje neden gerek duydunuz? Neyi hedeflediniz?
Halkla ilişkiler mesleğine yönelik bir farkındalık yaratmak istedik. Halkla ilişkiler, yanlış bir algıyla başka mesleklerle karıştırılıyor ve bu yanlış algı halen devam ediyor. Biz bu projeyle bu yanlış algıyı kırmaya, halkla ilişkiler mesleğinin ne olmadığını ve ne olduğunu anlatmaya
çalışıyoruz.


Bu kampanya ilgi yarattı mı?
Halkla ilişkiler mesleğine ve eğitimine ilgiyi artırdı. Bize çok fazla mesaj yazan oldu. Kampanyayı ilk duyurduğumuzda çok fazla mesaj aldık. Benim en çok hoşuma giden şey, diğer üniversitelerden öğrencilerde video çekip bize gönderdiler. Biz de yayınladık. Sektörden de çok destek aldık. Birçok profesyonel video çekip gönderdi. Ama bu bireysel ilgi düzeyinde kaldı. Benim gönlümden geçen mesleki örgütün bu sorunu görüp, buna yönelik bir çalışma başlatmasıydı. Fakat hâlâ onu göremiyoruz.
-Umarız bundan sonra meslek örgütlerinden arzu ettiğiniz desteği alırsınız.

Mesleğimin Farkında Ol!

İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü, halkla ilişkiler mesleğinin tanımlanması ve kamuoyunda doğru algılanması için bir süreden beri bir proje yürütüyor. Projenin sloganı; “Mesleğimin Farkında Ol!” Projenin uygulayıcıları İstanbul Aydın Üniversitesi PR Atölyesi öğrencileri. Bu anlamda proje, öğrenciler tarafından yürütülen Türkiye’nin ilk mesleki farkındalık projelerinden biri. Projenin danışmanlığını da İAÜ İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Deniz Akbulut üstleniyor.