Doğu Akdeniz: Vekalet arenası

Dr. Ceren Balel/gazetesanal.com

Son yıllarda Dünyanın gözlerinin üzerinde olması, deniz kütlesindeki ve denizin altındaki keşfedilen enerji rezervlerinin paylaşımı için ilân edilen münhasır ekonomik bölgeler, Doğu Akdeniz’in devletlerin iş birlikleri ile çıkar çatışmalarının en belirgin görüldüğü alanlardan birine dönüşmesine yol açtı. Giderek artan sayıdaki devletin buradaki iş birlikleri, ortak askerî tatbikatları ve zorlayıcı diplomasi hamleleri gibi dış politika araçlarına başvurmasının temelinde ise, dolaylı bir güç kazanım amacı taşıyor.

Uluslararası İlişkilerde Güç Nedir?

Uluslararası ilişkilerde en sık sözü edilen kavramların başında gelen güç, bir aktörün diğerine yapmayı istemediği bir eylemi yapmak zorunda bırakması anlamına geliyor. Daha çok politik, ekonomik, askeri alanlar ve diplomasi olarak tanımlanan gücü, Soğuk Savaş sonrası yeniden değerlendiren ABD’li siyaset bilimci Joseph Nye ise, kültürün, sporun ve söylem aktaran her türlü ortamı yumuşak güç olarak adlandırdı. Nye, sert güç ile yumuşak gücün bir arada kullanıldığı durumları da daha sonraki çalışmalarında akıllı güç olarak tanımladı.

Uluslararası İlişkilerde Güç Nasıl kullanılır?

Devletlerin özellikle sert güç unsurlarını kullanmaları için, öncelikle bu gücü bünyelerinde var etmeleri, sonrasında bu gücü ellerinde bulundurduklarını ve gerekirse kullanacaklarını karşı tarafa hissettirmeleri gerekir.  Bu bağlamda ülkelerin silahlı kuvvetleri, savaş uçakları, donanma gemileri, savunma füzeleri, konvansiyonel –veya nükleer- silahları bünyelerinde barındırmaları, bu alanlara yönelik yatırımlar olduğu kadar; ekonomik sistemlerin oluşturulması, doğal kaynakların paylaşılması, uluslararası örgütlerde söz sahipliği, diplomasi alanında garantörlük ve arabuluculuk gibi başvurulan konumlarda yer almak da devletler açısından güç kazanımıdır.

Bununla birlikte ülkelerin spor yarışmaları düzenlemeleri, bu yarışlarda kazandığı madalyalar, filmlerinin, dizilerinin, müziklerinin, kültürlerinin, yaşam biçimlerinin ve ulusal dillerinin küresel çapta revaçta olması da o devlerin yumuşak güç ortamını oluşturur.

Doğu Akdeniz’de Güç Kullanım Amacı: Vekalet Diplomasisi

Doğu Akdeniz, son yıllarda deniz tabakasında ve denizin altında keşfedilen enerji kaynakları, çeşitli devletlerin donanmalarını bölgede bulundurulması nedenleri ile uluslararası güç arenasına dönüştü. Kıyıdaş devletlerin ikili anlaşmalarla oluşturduğu münhasır ekonomik bölgeler, bölge devletlerinin diğer devletler ile birlikte gerçekleştirdiği askerî tatbikatlar, bölgedeki sorunlara yönelik diğer devletlerin diplomatik işbirliği önerileri, Ege’nin Doğu Akdeniz’e açılan adalarının silahlandırılması başta olmak üzere, uluslararası gündemin sıcak konuları bölgenin önemini arttırırken; devletlerarası anlaşmalarla ve bölge devletlerinin birbirleri arasında yaptığı ikili veya çok taraflı anlaşmalarla sınırları özünde kırmızı çizgilerle belirlenmiş bu coğrafyada aktörlerin hamlelerinin belirsiz ve sınırsız olduğunu düşünmek olası değil.  

Öte yandan bölgede etkin kıyıdaş ülkelerden olan Türkiye, Yunanistan, Kıbrıslı taraflar, Mısır, Libya, İsrail’in dışında, Kıbrıs’ın garantör devletlerinden İngiltere, bölgede her zaman donanması bulunan ABD ile Rusya ve Yunanistan’ın Avrupa Birliği olmasının oluşturduğu koşullarla başta Fransa olmak üzere AB ülkelerine son olarak mart ayında Yunanistan ile ortak tatbikat düzenleyen Suudi Arabistan da katıldı.  

Kıyıdaş ülkelerden Suriye ve Körfez ülkelerinden Irak’ın coğrafi konumları Dünya sisteminde etkin rol almak isteyen başta ABD, Rusya gibi devletlerin bölgede bulunmasının meşruiyetine güçlü birer sav katıyor.

Sonuç olarak gerek kıyıdaş gerekse bölgede etkin olan diğer devletlerin Doğu Akdeniz’de askerî ve diplomatik bağlamlarda bulunmasının temeli ise “güç” kavramında yer alıyor.  İlgili devletlerin, özünde hareket alanı sınırlı hamleler ile dünya sisteminde güçlerini korumasının veya kendine yer bulmasının ortamı olarak Doğu Akdeniz’in öne çıkması ise, uluslararası sistemde “vekalet” kavramının içinde yer alıyor.

Uluslararası Sistemin Vekalet ile Tanışması: Küba Krizi

İki veya daha fazla devletin aralarında güç gösterisi olarak kendi toprakları dışındaki bir alanda, adeta satranç tahtasındaki gibi hamleler yaparak, uluslararası sistemde güç kazanması ve rakibinin gücünü sınırlandırması anlamına gelen “vekalet savaşı” en belirgin olarak 1962 Küba Füze Krizi ile görünür oldu.

ABD’nin Merkezi Haber Alma Örgütü (CIA) tarafından eğitilen ve finanse edilen yaklaşık bin 500 Kübalı sürgünü, 16 Nisan 1961 gecesinde Fidel Castro’yu devirmesi ve Küba’nın Sovyetler Birliği (SSCB) ile başlayan yakınlaşmasının önüne geçilmesi adına işgal etmeleri için destekledi. İşgal başarısız oldu ve bu teşebbüs Küba’nın SSCB’ye daha da yakınlaşmasına neden oldu. Bu süreçte ABD Türkiye’ye, Sovyetler Birliği ise Küba’ya nükleer füze yerleştirdi. Dönemim SSCB Başkanı Nikita Khrushcev, ABD’ye karşı Küba’ya maddi destek vererek Küba’dan büyük oranda ithalat yaptı.

ABD, Soğuk savaş Dönemi’nde diğer tek süper güç olan SSCB’den Küba’daki nükleer füzeleri sökmesini istemesi üzerine, SSCB de ABD’de Türkiye’ye konuşlandırdığı Jüpiter Füzelerini kaldırmasını istedi. Dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy ise SSCB’nin Küba’daki füzelerini sökmesinin karşılığında, Türkiye’deki ABD füzelerinin söküleceğinin garantisini vermedi. Böylelikle gerek Küba gerekse Türkiye iki süper gücü, güçlerini ortaya koydukları birer vekalet savaşı arenasına dönüştü. Kriz, Khruschev’in Küba’daki füzelerin sökülmesini sıcak bulduğunu belirttiğini Kennedy’ye diplomatik yoldan bildirmesi ile soğuma başladı ve yine bir dizi diplomatik hamle ile çözüldü.

Küba Füze Krizi, dünyanın nükleer bir felaket tehdidi ile karşı karşıya kaldığı ilk ve tek olay olmasının yanı sıra; devletlerin kendi ana karalarından çok uzaktaki vekalet arenalarında nasıl karşı karşıya kaldığı gösteren en belirgin olay. Bu açıdan bakıldığında 1962’de Küba ve Türkiye üzerinde her iki devletin müdahale şansının ötesinde ABD ile SSCB arasında gelişen bu zorlayıcı diploması örneği, bir çeşit vekalet diplomasisi olarak değerlendirmek de olası.

Günümüzde Doğu Akdeniz’de Görünürlüğün Amacı: Vekalet Diplomasisi

Doğu Akdeniz’de devletler arasındaki dengeler, uluslararası hukukun çizdiği çerçeve, Birleşmiş Milletler yasaları, kıyıdaş ve bölge devletlerin birbirleri arasında imzaladığı anlaşmalar, devletlerin birbirlerine yönelik askerî ve diplomatik alanlardaki sıkıştırıcı hamleleri, her geçen gün bölge dışındaki devletlerin daha yüksek oranda görünür olmayı istemesi, özünde devletlerin sert güç unsurlarından olan uluslararası politika, diplomasi ve askerî alanlarda daha etkin duruma gelmeyi hedeflemesinden kaynaklanıyor.

Dolayısı ile Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeleri tekbaşlarına birer olay olarak incelemenin yanı sıra; uluslararası sistemde güç kazanımı için yapılan diplomatik hamleler olarak değerlendirmek, bölgede yaşanan sıcak gelişmeleri de açıklıyor. Aynı zamanda çok geniş bir tanımlama literatürüne sahip olan uluslararası ilişkilerde, bugüne kadar de facto (fiili) olarak sıklıkla uygulanan, ancak dillendirilmekten kaçınılan “vekalet diplomasisi” kavramını, önemini ve etkilerini de gözler önüne seriyor.