Engin BAŞCI
O fotoğraf hemen herkesin yüreğini dağladı.
Hastane önünde ağlayan yaşlı bir anne…
İBB soruşturması kapsamında tutuklu yargılanan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın annesinin hastane önündeki çaresiz bekleyişini vicdanlara perçinledi fotoğraftaki o anlar.
Kanser tedavisi olmuş oğlu tekrar hastalanacak diye endişelenen bir annenin gözyaşlarına nasıl dayanabilir insan?
Ama öyle bir zamanın içinden geçiyoruz ki;
Nazım’ın dediğince;
“Yüreklerin kulakları sağır,
Hava kurşun gibi ağır…”
***
Oysa tutuksuz yargılanabilir insanlar.
Hem de böylesi bir soruşturmada.
Üstelik tutuklu yargılamayı gerektirecek koşullar yeterince oluşmamışken.
Günlerdir bunu söylüyor barolar ve pek çok saygın hukukçu…
Ama tüm sözler sanki bir duvara çarpıyor.
***
Adalet bir vicdan meselesidir.
Toplumsal rızaya dayanan yasalar ve uygulamaları öncelikle vicdandan ve etik değerlerden beslenir.
Gandhi ne güzel söylemiş;
“Kanunlara dayanan adli muhakemelerden, daha büyük bir muhakeme vardır ki, bu da her kişinin kendi vicdanıdır” demiş.
O vicdan hukukçuların da önünde durur.
Aslında masadaki terazinin kefelerini dengede tutan sihirli bir iksirdir.
Mevlana’nın dediğince;
“Görevini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına, ne mazeretin çaresi, ne ilacın şifası çare getirmez.”
Ergenekon davalarını hatırlayın.
Tutuklu olarak yargılanırken hastalanan ve ölümünden bir iki gün öncesine kadar cezaevinde tutulan Kuddusi Okkır’ı düşünün.
Ne oldu o davada?
Hakikat bir gün ortaya çıktı ve tüm sanıklar beraat etti.
Kuddusi Okkır ise beraat edemeden hayatını kaybetti.
Sırf tutuklu yargılandığı için.
Onu tutuklu yargılayanların yürekleri sağır olduğu için.
Geçmişte yapılan yanlışlardan dersler çıkarmalı insan.
Geleceği de o derslerin yol göstericiliğinde yaşamalı…
Bu her birimiz için olduğu gibi, kamu görevi yapanlar için de geçerli bir durum…
Tam da Aristoles’in dediğince, esir olacaksa “vicdanına esir olmalı insan.”
O yüzden yargılama süreçlerinde ve yasaların yorumunda vicdan vazgeçilebilecek bir lüks değildir.
Adaletten vicdanı çıkarırsanız geriye ne kalır?
“