TRT İstanbul Radyoevi binası boşaltıldı. TRT çalışanları endişeli: “Tekrar dönebilecek miyiz?”

gazetesanal.com

TRT İstanbul Radyoevi…  Dünyada radyo binası olarak inşa edilen sayılı örneklerden biri…  Harbiye’de 1945 yılında inşa edilen, 1949 yılında hizmete giren bu tarihi buna boşaltıldı.  Radyoevi  ile TRT’nin Ulus’taki televizyon binası da  aynı gerekçeyle taşınıyor. Gerekçe ise deprem güçlendirme çalışması. Kesk Haber-sen çalışanları, bu gelişme karşısında  “Başta Radyoevi olmak üzere, İstanbul’daki  binalarımız daha önce de elimizden alınmak istendi, kurum yönetiminin iyi niyetine inanmıyoruz” diyerek Radyoevi önünde bir protesto eylemi gerçekleştirdi.  TRT yönetimi de tepkiler üzerine  “güçlendirme çalışmaları tamamlandıktan sonra binalarda tekrar çalışılmaya başlanacağını” açıkladı.

Gazetesanal.com olarak yaşanan gelişmeleri Kesk Haber-Sen Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Banu Savaş ile konuştuk.

– Sizi radyoevi binası önünde toplayan endişe nedir? Neden bu eylemi gerçekleştirdiniz?

– Evimizi, RadyoEvimizi terk etmek zorunda kalmak bizi endişelendiriyor. Biz yıllarını bu kuruma vermiş TRT’ciler neredeyse çocuk yaşlarda kuruma geldik. Bu binalarda büyüdük, evimizden çok bu mekanlarda yaşadık. Şimdi apar topar buradan çıkarılıyoruz ve geri dönememekten çok endişeliyiz… Diğer taraftan TRT binaları bu ülkenin, toplumun belleğidir. Cumhuriyet tarihimizin köşe başlarıdır. Binaların yok olması demek hafızamızı da kaybetmemiz anlamına geliyor. Eylemin asıl amaçları da bunlar. Hem evimizi hem de belleğimizi kaybetmek istemiyoruz.

– TRT yönetimi binaların deprem güçlendirme çalışmaları nedeniyle boşaltıldığını söylüyor. Gerçekten Radyoevi binası depreme ya da herhangi afete karşı dayanıksız mı? Bu konuda sizinle paylaşılan bilgiler nedir?

– Bizi binadan taşıma ve depreme karşı güçlendirme çalışmalarını duyduğumuzdan itibaren, Haber-Sen olarak, TRT yönetiminden defalarca randevu istedik, ayrıca yazılı olarak sorularımızı da ilettik. Yönetim bu konuda hiçbir zaman şeffaf davranmadı. Bu taşınma sadece Radyoevi binamızda değil, Ulus Televizyon binamızda da gerçekleşti. Bizler deprem nedeniyle güçlendirmelere karşı değiliz. Kesinlikle böyle bir talebimiz yok. Ama bununla ilgili raporlar varsa görmek istiyoruz. Bu rapor yada raporları hangi kuruluş verdi. Eğer dendiği gibi rapor varsa Anıtlar Yüksek Kurulu ya da Belediyeden yetkili birimlerden de alınan raporlar da var mı? Bunlar tescilli binalar, bir tek kuruluştan alınan belgeyle bu işe koyulamazsınız. Ciddi fizibilite çalışmaları gerekir. TRT yönetimi bu raporları paylaşmıyor ya da paylaşamıyor. Bizim Mimarlar Odası ve diğer STK’lardan öğrendiğimiz kadarıyla Radyoevi binası zaten güçlü bir bina. Televizyon binasının ana bölümü de aynı şekilde güçlü bir bina. Biz kafamıza göre hareket etmiyoruz. İşin uzmanlarına sorup öğreniyoruz. Ayrıca bu binaların mimarları ile görüşüldü mü, onlardan bilgi alındı mı, telifleri istendi mi? Kısacası biz yönetimden bu konularla ilgili hiçbir yazılı bilgi alamıyoruz…

– TRT yönetiminin tekrar dönülecek şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklama endişelerinizi giderdi mi?

Özellikle Radyoevimiz için 10 yılda bir sokaklara dökülüyoruz. Daha önce, 20 yıl kadar önce, otel yapılmak istendi. Haber-Sen’li TRT’ciler olarak yine eylem yaptık, geri adım attırdık. 10 yıl önce de bir bölümü Birleşmiş Milletlere verilmek istendi. Yine kapının önüne çıktık, geniş katılımlı bir eylem yaptık. O dönemde kurum içindeki diğer sendikalar da bize destek verdi. Şimdi de apar topar bina boşalttırıldı ve Ayazağa’ya Katarlı Bein Sport’un Acun Ilıcalı’ya kiraladığı stüdyolara gönderildik. Diğer taraftan binamızın İletişim Başkanlığına verileceği söyleniyor. Neden İletişim Başkanlığı? İstanbul’da başka bina mı yok? Diğer taraftan taşınmayla ilgili de bir sürü sorumuz var. Mesela Ayazağa’nın bir afet raporu var mı? Biliyoruz ki TRT2’nin olduğu stüdyoda tavan baskısı nedeniyle kolon atılıyor. O bölge sene de 2 defa su baskınlarının olduğu bir yer, bununla ilgili çalışmalar yapıldı mı? Diğer taraftan binayı kimden kiraladık? Acun Ilıcalı’dan mı Bein Sporttan mı? Bunun bile belgesini göremedik. 2 yıl kiraladığımız söyleniyor. 6 ayı gitti zaten. Geriye kalan süre için çok ciddi bir altyapı hazırlandı, kablolar döşendi. Stüdyolar, teknik malzemeler, donanımlar, ofis eşyaları… Bunlar kiradan çok çok daha büyük bir maliyete sahip. Peki geri döndüğümüzde bu yatırım ne olacak? Acun Ilıcalı’ya mı hibe edeceğiz? Gördüğünüz gibi soru çok. Bu kadar soru varken ve cevap alamamışken, endişelerimiz giderilemez.

– Geçmiş eylemlere bakıldığında bu eylemde kurum çalışanlarının katılımının biraz daha az olduğunu gördük. Bunun nedeni nedir?

– Kurumumuz son 10 yılda çok fazla kan kaybetti. Süreçte medya bizi göremedi, yazamadı. Halkımız içeri de neler yaşandığını bilemedi. Sistematik olarak son yıllarda pek çok arkadaşımız emekliliğe zorlandı. En deneyimli teknik kadrolar önce baskıyla çalışamaz hale getirildi, sonra işsizleştirildi. Bu küskün, yorgun arkadaşlarımız çareyi kurumdan gitmekte buldular. Hatta bunu çabuklaştırmak için yanılmıyorsam son 10 yılda 2 defa teşvik ikramiyesi verildi, 1800 kadar teknik personel gitti. Bu arada belirtmeliyim kendi istekleriyle gitmediler. Telefonlarla, yöneticiler tarafından baskı yapıldı! Gitmeyen direnen arkadaşlarımız “İstihdam Fazlası Personel” olarak başka kurumlara sürüldü. Ben de bu kişilerden biriyim… KESK Haber-Sen olarak çok ciddi bir çalışmayla gönderilen arkadaşlarımızı örgütledik. Arkamızdan başka arkadaşlar da gönderilmesin diye sesimizi yükselttik. Yönetim ikinci bir liste çıkarmaya cesaret edemedi. Bizim sendikadan olsun olmasın yardımcı olduk ve bir çatı altında topladık. Sonuçta 2 yıllık bir mücadele ve hukuk savaşıyla onlarcası kuruma geri döndü, dönmeye devam ediyor. Evet döndük ama dediğim gibi baskılarla kurumun yarısından fazlası boşaltıldı, gerçek emekçiler gitti. Şu anda kurumun 3’de 1’i kadrolu. Geriye kalanlar Özel Hukuk Hükümlerine Tabi (ÖHT) adı altında bir sözleşmeyle çalışan arkadaşlarımız. Sendikal hakları ve güvenceleri yok. Bizim gibi seslerini çıkarsalar kendilerini işsiz bulurlar. Zaten çoğunda kurum bilinci ve aidiyeti de yok. Bu yüzden de içeri de az kalan biz bir avuç TRT’ciyiz. Katılım bu nedenlerle az oldu. Fakat biliyoruz ki kapının önünde olamasalar da  bir çoğunun kalbi bizimleydi. Şunu da eklemeliyim. Pandemi dönemi ve kalabalıklar yasak. 65 yaş üstü ve hastalar sokağa çıkamıyor. Sanatçılarımız da, vatandaşımız da, gerçek radyo dinleyicileri de doğal olarak gelemedi.

– Kurum çalışanları üzerlerinde ne gibi baskılar hissediyor?

– Benim gibi uzun yıllardır çalışanlara görev verilmiyor artık, bizleri beğenmiyorlar. Düşünsenize bir spiker arkadaşımıza kalkıp “TRT spikeri gibi okuyorsun” diyebiliyorlar. Ya da kelimeleri yuvarlayan biri spiker olabiliyor. Görünen yüzümüz olduğu için bu örnekleri verdim. Ya da bir renk körü montajcı olabiliyor. Bunun gibi yüzlerce işinin ehli olmaya, gerçekten eğitim almadan yayıncılığa atılan bir sürü arkadaşımız var. Diğer taraftan bizi beğenmeyen, işe yaramadığımızı düşünen kişiler aslında son 10-12 yılda kuruma gelen, mesleki ehliyet sahibi olmayan kişiler. Tanıdıkları ya da ilişkileri nedeniyle kuruma gelmişler ve yeni bir

TRT yaratmak derdindeler. Bu şartlar altında çalışamıyorsunuz, üretemiyorsunuz ve bilinçli olarak birileri sizi yok etmeye çalışıyor. Biz eskiler için çalıştırılmamaktan ve yeni arkadaşlarımız için de kurumdan atılma baskı altında çalışmaktan, daha büyük bir baskı düşünemiyorum.

– Tekrar Radyoevi’ne dönersek; İstanbul Radyo binası TRT için ve toplum için ne anlam ifade ediyor? Radyo yayınları başka bir binada yapılamaz mı?

Radyo Binası dünyada örneğine az rastlanan yerlerden. Burası radyo yayını yapmak için özel olarak inşaa edilmiş. Bugün alkışladığımız pek çok önemli sanatçı burada yetişmiş, burada eğitim almış. Zeki Müren, Safiye Ayla, Nida Tüfekçi daha kimler kimler. Hatta bugün şarkı, türkü, pop söyleyen çalan pek çok sanatçı TRT’de yetişmiştir. Sadece ses sanatçıları mı? Hayır tabiki Radyo Tiyatrosu ya da Çocuk Saati… Radyo Haberleri. Onlar bizim belleğimiz, hayallerimiz, umutlarımız. Neden onları yok etmeye çalışıyoruz. Bu kime hizmet eder? Bugün yayınların ulaşamadığı dağ başlarında bile TRT Radyosunu dinleyebilirsiniz. Bu ülkemizin en büyük güçlerinden biridir. Vericileri yok ederek şimdi bunu da engellemeye çalışıyorlar. Evet ben soruyorum size, bunları yok etmek kime hizmet eder?

– Bu eylemleriniz devam edecek mi?

– Bu binalara dönünceye kadar, Radyoevi gerçekten Radyoevi oluncaya kadar, Ulus binası gerçekten Televizyon Binası oluncaya kadar eylemlerimiz devam edecek. Bu arada belirtmeliyim, Ulus’daki binamız da Televizyon yayınları için özel olarak inşa edilmiştir. Ama zaman içinde ona eklemeler yaparak bozmaya çalıştılar, hâlâ da devam ediyorlar. Keza Ankara’daki Radyo Binamızda bizim evimizdir. Bu binalar gerçek yayıncılığın adresi oluncaya kadar devam edeceğiz. En büyük gücümüz halkımız. Onlar bizi bırakmadığı sürece gerek binalarımızın önü, gerekse sosyal medyada eylemlerimiz devam edecek. Sanatçılarımızdan ve halkımızdan gelecek her türlü desteği önemsiyoruz.

– Sadece radyo binası da değil, İstanbul televizyonu da taşınıyor. Ulus’taki çalışmalardan söz ettiniz. O arazi de çok değerli. Televizyon binasıyla ilgili de endişeleriniz var mı?

– Evet biraz önce söylemiştim ve konuyu daha da açmak isterim. Ulus binamız boğaz ön görünümünde ve kayalık zemin üzerinde tepede olan, dolayısı ile sağlam bir binadır. Orjinal halinde 5 tv stüdyosu, 8 ses kayıt stüdyosu, dekor atölyesi ve yayın için gerekli bütün donanımlara sahiptir. Zaman içerisinde bazı doğru olmayan eklemelerle binada genişleme çalışmaları yapıldı. Yanılmıyorsam eklemeler 1989 yılında başladı. Binamızın bir de misafirhanesi bulunuyordu. Fakat yapımı şaibeli bir müteahhite verilmişti. Misafirhane binası zarar gördüğü için o bölüm satıldı. Şu anda yerinde boğazın lüks sitelerinden biri var. Bu şekilde çok değerli bir TRT arazisi elimizden gitti. Şimdi de aynı kaygıları taşıyoruz. Burası çok değerli bir arazi ve içinde yine önemli kültürel bir varlığımızı taşıyor. Yine belleğimiz kaybetme endişesi ile karşı karşıyayız.

– Bütün bu yapılanlar TRT’deki yeni yapılanmanın parçaları olarak değerlendirilebilir mi? TRT’de neler oluyor?

– Kesinlikle bu yeni bir yapılanma. Hatta bunu kuruma son yıllarda alınan personelle de açıkça görebiliriz. İlk önce PTT’nin T’sinin nasıl Telekom yapıldığını, sonra da Telekom’un nasıl satıldığını gördük. Aynı şey TRT içinde yapılıyor. TRT Haber dururken TRT World, TRT Arapça gibi kanallar yaratıldı. Hatta şöyle söyleyeyim geçen yıla kadar Ulus yerleşkesi içinde bir TRT’ci olarak bu binalara giremiyordum. Kuruma yeni alınan arkadaşlarımız artık sınavsız, eğitimsiz alınıyor. Bu yayıncılık açısından tehlikeli. Hatta belli bir deneyimdeki yetişmiş emekçiler kullanılmıyor. İş verilmeyip, pasifize ediliyor. Yayınların büyük bir kısmı dışarıdaki firmalara ciddi maliyetlerle yaptırılıyor. TRT bir de kendi dizi ve filmlerini yapmaya soyundu. Bunlar daha önce alışkın olduğumuz dramalar gibi değil. Ehliyetsiz tarihçiler, sosyologlar tarafından yönetiliyor. Pek çok tarihçinin senaryolardan yana şikayetleri olduğunu, gerçeği yansıtmadığını okuyoruz, dinliyoruz. Yani yeni bir TRT kurgulandı ve devam ediyorlar. Kurumda artık TRT’ci değil, TRT’liler çalışıyor. Bu çok önemli bir ayrım.

– TRT son dönemde çok eleştiri aldı? Hatalarla da gündeme geldi? Tüm bunlar neden oldu?

– Genelde bu hatalar Haberler özelinde oldu. İşin başındaki kadrolar habercilikten, yayıncılıktan uzak. Bunlar yaptıklarının doğru ve harika olduğunu düşünen bir güruh. Bir yanda işin eğitimini almış, sınavlarla kuruma gelmiş, hatta kurum içinde yıllarca eğitilmiş bir grup var. Diğer yanda yayınlığın gerektirdiği sorumlulukları bilmeyen, eğitimsiz, kendini dünyanın en bilgilisi zanneden bir grup. Ve maalesef siyasi erk ile buraya kadar gelmişler. Egemen siyaset ne isterse televizyona bu veriliyor. Eğitimli emekçiye bir şeyler dikte ettirmeye çalışıyorlar, dirençle karşılaşıyorlar. Diğer taraftan eğitim almamış, geldiği yerin bilincinde olmayan bir grup var. Siyasi erkle gelenler bunun üstüne yükleniyor. Bir süre sonra düşünmeden yayıncılık yapan bu kişilerden hata gelmemesi mümkün değil. Öncelikle işin gereğini ve sorumluluğunu bilmiyor, diğer taraftan düşünmeden kopya ederek yapıyor. Böyle yayıncılık olmaz. Anlamak, düşünmek, olaylara anında çözüm üretmek ve ülkenin değerlerine uygun yayıncılık yapmanız gerekiyor. Ahlaklı olmanız gerekiyor, aidiyetinizin olmaması gerekiyor. Düşünmeyenler ve olaylara bilinçli şekilde anında müdahale edemeyenler hata yapar. Zaten kişiler bilinçaltında ne varsa yayında bunu ortaya çıkarıyor.

– TRT bugünkü haliyle gerçekten halkın televizyonu mu? Siz nasıl bir TRT istiyorsunuz?

– Kesinlikle halkın televizyonu değiliz. Halktan uzak ve halkı eğitebilecek bir yapıda değiliz. Halka tepeden bakan bir yayın anlayışı var. İçi boş, gereksiz gündemler yaratıyoruz. Herkese aynı uzaktıkla ve eşitlikte yayın yapamıyoruz, daha doğrusu yaptırılmıyoruz. Biz de genç arkadaşlarımızla yükselen bir yayıncılık istiyoruz. Onlar gelmeli bizler bildiklerimizi aktarıp gitmeliyiz. Hatta eğitim verebilecek düzeydeki arkadaşlarımızdan kurum yararlanmalı. Geçmiş ile geleceği birleştirebilen, dinamik bir kurum olmalıyız. Ve TRT’de bu kadar kanala ihtiyaç var mı, bunlar sorgulanmalı. Bu kadar personele ihtiyaç var mı, bunlar sorgulanmalı. Günübirlik değil yüzyıllık projelerle geleceğe bakabilmeliyiz. Her şeyden önce kamu yayıncılığı yapan, ilkeli bir kurum olmalıyız. Yoksa yüzlerce kanal, yüzlerce radyo var. Onlarla yarışmamızın, kapitalist sisteme hizmet etmemizin benim açımdan bir mantığı yok.