HABERİ BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ.
gazetesanal.com
Karadeniz’de artık mevsim normallerinde yağan bir yağış bile bölgede sel’e, sel de felakete dönüşmeye başladı.
Yağışlar sonucu, ev ve işyerleri sular altına kalırken, yollar çöküyor, köprüler yıkılıyor. Taşan dereler heyelana yol açarken, oluşan afet can ve mal kaybına yol açıyor.
Yağışlar neden felaketlere yol açıyor? Bu soru, felaketlerin boyutu arttıkça daha sık sorulmaya başlandı. Arşivlere baktığımızda yöre halkının ve uzmanların bugünkü felaketleri öngördüğünü ancak karar alıcıların kendi bildiklerinden vazgeçmediklerini gösteriyor.
Küresel ısınmaya bağlı olarak oluşan iklim değişikliği ve artan yağışlar bugünkü felaketin faktörlerinden birisi olarak gösterilse de uzmanlar, asıl önemli faktörün bölgedeki yanlış yapılaşma ve yanlış projeler olduğunu söylüyor.
Tartışmaların yoğunlaşması Karadeniz Sahil Yolu projesi ile başlıyor. 1997 yılında Projenin yanlışlığına dikkat çekmek için uzmanlar ve yöre halkından oluşan Karadeniz Ulaşım ve Çevre Gönüllü Çalışma Grubu oluşturuldu. Çalışma Grubu, çok sayıda toplantı ve basın açıklaması yaparak soruna dikkat çekti.
2009 yılının Temmuz ayında Doğu Karadeniz’deki yağışların ardından oluşan sel, taşkın ve heyelan nedeniyle can kayıpları ve büyük maddi zararların oluşmasının ardından Karadeniz Ulaşım ve Çevre Gönüllü Çalışma Grubu Sözcüsü Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu yaptığı açıklamada, “olan biteni doğal bir felaket olarak görmek mümkün değildir. Bilimi rehber almayan, çevreye, doğaya aykırı, rant amaçlı talancı zihniyetin kaçınılmaz sonucudur” dedi.
Mollamehmetoğlu, Karadeniz Sahil Yolu’nun kıyı kentlerini sel ve taşkınlar ile deniz tahribatına açık hale getirdiğini belirterek, 10 yıldır yaptıkları uyarıların dikkate alınmadığını belirtiyor.
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı Emin Korkmaz, Ağustos 2018’de yaşanan sel felaketinin ardından, “Doğu Karadeniz’de yaşanan felaketin nedeni yağışlar değil, yanlış kentleşme ve ulaşım politikalarıdır” açıklamasında bulundu.
Emin Korkmaz, sellere yol açan 3 temel faktörün var olduğunu açıkladı. Bunlar: Dere yataklarındaki yapılaşma, Karadeniz Sahil Yolu ve Nehirler üzerine kurulan Hidroelektrik Santralleri HES’ler.
Dere Yatakları.
Dere yataklarına binalar yapılarak, dere yatakları küçültüldü ve doğal akışları bozuldu. İmar afları ile yapılara ruhsat verildi. Derelerin üstü kapatıldı ve debileri küçültüldü. Ayrıca derelerin üstü kapatıldı. Yol yapılarak üstü kapatılan dereler tıkandı ve yağan yağmurlar şehrin içine taştı.
Karadeniz Sahil Yolu;
Karadeniz Sahil Yolu, adete nehirlerin önüne bir set çeker gibi inşa edilerek suyun denizle buluşması önlendi. Sahil yolu, şehirler ile deniz arasında ve yerleşim yerlerinden daha yüksek bir kotta yapıldı. Böylece 30 kent ve çok sayıda küçük yerleşim merkezi çukurda kaldı. Tahliye sistemlerinin yetersiz olması nedeniyle, çukurda kalan yerleşim yerleri sular altında kalmaya başladı.
HES’ler.
Derelerin üzerine yapılan hidroelektrik santralleri ile derelerin akış rejimi değiştirilmektedir. Hes’ler derelerin kendi doğal temizliğini yapmasını önlemektedir. Ayrıca bölgedeki madencilik çalışmaları doğal örtüyü bozuyor. Bozulan doğal bitki örtüsü yağışların sele dönüşmesine ve heyelana yol açıyor.
Çevre Bakanlığı…
Karadeniz Bölgesi’deki sel felaketi hükümetin de gündeminde yer alıyor. 12 Temmuz 2019 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Karadeniz Bölgesi İklim Değişikliği Eylem Planı’nı açıkladı.
Bakan Kurum, küresel ısınmaya bağılı olarak oluşan iklim değişikliği ve artan yağışlara dikkat çekerek, Türkiye’nin de bundan etkilendiğini söyledi.
Açıklanan eylem planında, dere yatakları ve heyelan bölgelerine yapılan binalar, yetersiz kesit genişliğine sahip köprüler, Karadeniz Sahil Yolu’na yapılan yetersiz menfezler, dere yataklarının doğal yapılarının bozulması, yanlış yerlere yapılan kamu binaları, yurttaşlarda yeterli afet bilincin oluşturulmaması, yağış suları ile kanalizasyon sularının ayrı sistemler olarak inşa edilmemesi, atıkların derelere dökülerek dere yataklarının küçültülmesi, yağışların felaketlere dönüştürülmesinin nedeni olarak yer alıyor.
Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım.
21 Mart 2010 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan haberde dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Karadeniz Sahil Yolu Projesinin yanlış bir proje olduğunu söyledi.
Yıldırım, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Konferans Salonu’nda düzenlenen Türkiye’de Ulaşım Politikaları Semineri’nde duble yolların büyük başarıya ulaştığını anlatarak şunları söyledi: “Yanlış bir projeydi ama yapmak zorundaydık. Bunu şimdi rahatlıkla söyleyebiliyorum. Ciddi bir para harcanmıştı. 700 trilyonun üzerinde bir meblağ harcanmıştı. Bitirilmesi gerekiyordu”.
Ne yapmalı?
Uzmanlara göre, üstü kapatılan derelerin üstü açılmalı, dere yatakları ile heyelan bölgelerine yapılan tüm binaların yıkılarak, derelerin doğal akışı sağlanmalıdır. Şehirler ile deniz arasında geçen Karadeniz Sahil Yolu’nun şehirlerin güneyinden geçirilerek kent ile kıyı arasında oluşturan set ortadan kaldırılmalıdır. Aynıca bölgedeki su tahliye yollarının çoğaltılmalıdır. Bölgedeki yapılaşma, doğayla uyumlu bir şekilde yeniden planlanmalıdır.