Hayatın içindeki heykeller…

HABERİ BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ.

Engin Başcı/gazetesanal.com

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde bir toplantıya katılmak için pandemi sürecinde uzak kaldığım şehrin merkezine yeniden dönüş yaptım.  Bence tarihi yarımada İstanbul’un merkezidir.  İstanbul silueti de bunun göstergesidir.

Arabamı Eminönü’nde park ettikten sonra biraz şehir havasını koklamak istedim. Galata Köprüsü’nden Haliç’i ve boğazı seyrettim. Yeni Camii önünden Mısır Çarşısı’na yürüdüm. Bab-ı Ali yokuşunu tırmanmak için Sirkeci’nin ara sokaklarına yöneldim. Tam da o sırada kentteki hayatı yansıtan bir sokak heykeliyle karşılaştım.

Eski zaman insanlarını eski zaman giysileriyle şehir hayatı içinde tasvir eden bir heykeldi.  Bir simit tezgâhı, başında da simit alan bir genç ve satıcı… Bu heykelle ben de  eski zamanlara, Ankara yıllarıma gittim. Gazeteciliğimin ilk yıllarıydı. Murat Karayalçın da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’ydı… Ankaralılar, insanları şehir hayatı içinde tasvir eden sokak heykelleriyle onun zamanında tanıştı. Şehrin değişik noktalarına bu tür heykeller yerleştirildi. Yüksel caddesi bu mekânlardan biriydi…

Yine o yıllarda, Yenimahalle Belediyesi’nde basın danışmanlığı yapıyordum. Belediye Başkanı Abdurrrahman Oğultürk’tü. Ahmet Nuri Öktem de belediyenin genel koordinatörüydü. Sanata ve kültüre düşkündü. Yaratıcı ve yenilikçiydi…

Bir gün odasında heykeltraş Suat Kızıltuğ ile tanıştık. Suat bey, Ankara tiftik keçileriyle ilgili eskizlerini gösteriyordu. Ahmet Nuri Öktem “bu heykelleri Yenimahalle’nin yeşil alanlarına koyalım” dedi ve o çalışma başladı. Yenimahalle Belediyesi’nde basın danışmanlığını beraberce yürüttüğümüz gazeteci arkadaşım Fevzi Karaoğlu ile birlikte Suat Kızıltuğ’un atölyesinde heykellerin üretim sürecini yerinde izledik.

Belediye yayınları için haber ve röportajlar yaptık. Ardından ilk heykeller, Yenimahalle’nin yeşil alanlarına yerleştirildi. Çok güzellerdi… O sıralarda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın, çalışmalarını incelemek için Yenimahalle’ye geldi. Yenimahalle Belediye Başkanı Abdurrahman Oğultürk ve Ahmet Nuri Öktem ona Ankara keçilerini gösterdi.

Bu çalışma, Ankara’yı sokak heykelleriyle tanıştıran Karayalçın’ın ilgisini çekti. Ve bir süre sonra beyaz tiftik keçisi heykelleri Ankara’nın yeşil alanlarını süsledi. Sonraki yılları düşünmek istemiyorum; “heykellerin içine tüküren bir zihniyet” kenti yönetti. Neyse ki bütün belediye başkanları aynı zihniyette değildi. Pek çok şehirde heykel sempozyumları yapıldı. Bu sempozyumlarda yontulan heykeller parkları ve şehir alanlarını süsledi. Büyükçekmece sahilindeki gibi bu heykellerin yer aldığı heykel parkları oluştu.

Eskişehir’de kent süsüne dönüşen heykeller

Eskişehir de heykelle barışık kentlerden biri. İnsanı şehir hayatı içinde tasvir eden heykeller de var, kent mobilyasına dönüşen ve şehre estetik katan heykeller de… Tramvay yolunda yürürken bir bankta oturmuş sohbet eden kadınların heykeliyle karşılaşıyorsunuz…

Odunpazarı’nın ara sokaklarda gezinirken rögarda çalışan bir işçi heykeli önünüze çıkıyor.

Tepebaşı’nda parkları seramik heykeller süslüyor. Porsuk kenarında suyla bütünleşmiş heykeller görüyorsunuz.

Kentin meydanlarında ise sanatla ve üretimle kalkınan bir toplum tasvir ediliyor. Eskişehir’i gezerken heykelin kentte kattığı güzellikten etkileniyorsunuz.

Sivrihisar’da da açık hava heykel müzesi

Kent ve heykel deyince Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki açık hava heykel müzesinden söz etmemek olmaz.

Sivrihisar dağlarının eteklerinde dolaşırken adeta bir sanat galerisinde gezindiğinizi hissediyorsunuz. Heykel sanatçısı Metin Yurdanur’un memleketi Sivrihisar’a bir hediyesi bu.

Metin Yurdanur’un onlarca heykeli, Sivrihisar kayalıklarının eşsiz güzelliğinde, saat kulesi ve tarihi Surp Yerrortutyun Kilisesi’nin yanında büyüleyici bir görüntü oluşturuyor.

Daha pek çok kentte, daha pek çok heykel var. Kimi şehrin sembolüne dönüşmüş, kimi bir kent mobilyası olmuş. Sanatın ve kültürün bir kentte kattığı ruhu bu eserlerde görebiliyorsunuz. Kentlerin ruhu denen şey sadece o kentte yaşayan insanlardan ibaret değil. Kentlerin hikâyesi içinde hayatı bezeyen ve zenginleştiren pek çok unsur var. Tıpkı eski yapılar ve tarihi kalıntılar gibi heykeller de bize bu hikâyeyi anlatıyor.