Buse GÜLİN
Gözlerim kapalıyken aldım kokusunu.
Dedim ” Anne vardık mı?”
O an, Kirpiklerimin çatısından selamladım güneşi.
Ve ekledim “Vardık, Ispartadayız.”

Bizi buraya sürükleyen şeyin “Güller” olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum. Yolumuzu buraya çıkaran temel olgu Isparta’nın gül tarlalarıyla meşhur, harika bir şehir olmasıydı. Isparta gülleriyle meşhur bir şehir olduğu için, şehrin merkezi de dahil olmak üzere, her noktasında ikonik hale gelmiş gül sembolleri bulunuyor. Ayrıca, şehrin merkezinde ve çevresinde tarlalardan hasat edilen güller sayesinde elde edilen katkısız gül kolonyalarını , kremlerini satan bir sürü lokal dükkanlarla ve yolların kenarlarına dikilmiş güllerle de karşılaşmak kaçınılmaz oluyor.
Hayatım yoğunlukla Istanbul ve Ege arasında geçti. Çocukluğumun tüm yazlarını Ege’de geçirdim. Bu yüzden küçük- modern şehir kültürüne fazlasıyla aşina bir yapım var. Sahip olduğum bu ekstra nitelik, Isparta’yı hemen benimsememe sebep oldu ve seyahatimiz boyunca kültürünü hiç garipsemedim. Isparta halkının rutinlerine, iletişim şekillerine ve alışkanlıklarına fazlasıyla hızlı uyum sağlayabildim. Bu seyahatimin daha eğlenceli geçmesini sağlayan bir alan açtı bana.
Isparta yapısı gereğiyle küçük bir şehir merkezine sahip fakat nüfusun çoğunluğunu üniversite öğrencileri oluşturuyor. Fazlasıyla aydın ve modern bir şehir merkezi var. Küçük bir şehir olmasının diğer artısı ise, insanlarının iletişime açık ve inanılmaz sempatik olmaları. Genelde büyük şehirlerden uzak konumda bulunan diğer şehirlerin muhafazakar bir toplum düzenine sahip olduğunu varsayarız. Türkiye bazında, coğrafi dağılım toplumların kültürel özellikleri üstünde fazlasıyla etkindir. Bu sebeple, çoğu zaman coğrafya bazlı çıkarımlar tutarlı sonuçlar verir, fakat Isparta söz konusu olunca, işler biraz değişiyor. Isparta’nın, büyük şehirlerde veya Ege’de sahip olduğunuz yaşam tarzını fazlasıyla devam ettirebileceğiniz bir çizgisi var. Halkın genel dinamiği modern kültürle iç içe şekillenmiş hatta her sokakta en az 1 adet okul bulunuyor. Isparta’nın beni şaşırtan en önemli özelliklerinden birisi eğitime inanılmaz değer veren bir şehir olarak beni karşılamasıydı. Bir üst cümlede kısaca belirttiğim üzere, şehir merkezinin neredeyse her sokağında 1 adet okul bulunuyor. Isparta’da yaşıyorsanız, eğitim sıkıntısı yaşamanızın ihtimali dahi bulunmuyor. Halka sayısız kontenjan ve seçenek sağlayan bir sürü okul var ve hepsi yürüme mesafesinde bulunuyor. Şehrin biraz dışında konumlanan dev kampüslü Süleyman Demirel Üniversitesi’nden yeri gelmişken bahsedelim. Hazır üniversite tercih dönemi gelmişken, bir çok öğrenciye iyi bir alternatif olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca Isparta’yı tercih edebilecek öğrenciler ve gezecek herkes için eklemeden geçmek istemediğim ana noktalardan biri Isparta’nın fazlasıyla serin olduğudur. Yazın gidiyorsanız dahi, yanınıza bir ceket almanız gerekmektedir. Kış sezonu için tercih edecekseniz, kar montları( Kaz tüylü) ideal olacaktır çünkü geceye doğru inanılmaz bir sıcaklık düşüşü başlıyor.
Isparta’ya biraz geç bir zamanda seyahat gerçekleştirdiğimiz İçin “Gül hasat dönemini” ve “Gül festivalini” kaçırdık. Gül hasadına ve Gül festivaline yetişmek isteyen ve görmek isteyen herkesin Mayıs ve Haziran aylarında Isparta’da olması gerekiyor. Biraz zaman kaymasından ötürü, biz buna yetişememiş olsak da, “Isparta’da yapacaklarımız” adlı listemizde var olan diğer seçeneklerimize yöneldik ve lokal dükkanların birinden tüm aileye yetecek miktarda gül kolonyaları ve kremleri satın aldık. Isparta’dan satın aldığımız ürünleri kullandıktan sonra söyleyebileceğim tek şey, şehir marketlerinde ya da güzellik merkezlerinde satılan ürünlerin hiçbirinin gerçekten Gül esansına sahip olmadığıdır. Katıksız şekilde Gül’den yapılan bir ürün arayışındaysanız, Isparta’dan gül kolonyalarını ve kremlerini satın alıp, getirtebilirsiniz ya da online satın alım opsiyonu bulunan bir lokal dükkandan sipariş verebilirsiniz. Ürünlerin kapaklarını açtığınız anda dahi, farkı gözlemleyebileceğinize inanıyorum.

Isparta, arkeolojik açıdan inanılmaz bir arka plana sahip özellikle mağaralara ve yer altı şehirlerine inmeyi, gizli geçitleri keşif etmeyi seven babam ve benim maceraperest ruhumuzu fazlasıyla tatmin etti. Isparta’ya yakın noktada konumlanmış, yerli bir dizimizin bir bölümünde de mekansal açıdan kullanılmış olan Zindan Mağarası öncelikli olarak görmeniz gerekenler listesine alınması gereken doğal güzelliklerden biridir. İçeriye girerken tabanı kaymayan bir ayakkabı ve kalın bir yağmurlukla girmenizi tavsiye ediyorum. Yer yer tavanlardan akan sularla ıslanmanız çok mümkün. Ayrıca, yerlerin ıslak olması sebebiyle kayaların kaydığı gerçeğini atlamamak gerekiyor. Zaten içeri girişinizde, her ihtimale karşı size bir kask veriliyor. Bir arkeolog tavrıyla mağarayı keşfe çıkıyorsunuz. Bu şehir insanı için, unutulmaz bir deneyim oluşturuyor.

Eğer vaktiniz varsa ve kendi arabanıza sahipseniz, mesafe olarak biraz daha açılarak harika bir Antik kenti görme şansına sahip olabilirsiniz. Babamla ortak tutkularımız sebebiyle, sadece o antik kenti görebilmek amacıyla Isparta sınırlarının 41 km dışına çıktık ve Burdur’un Ağlasun ilçesinin 7 km kuzeydoğusunda yer alan bu arkeolojik şaheseri görmeye gittik. Bahsettiğim bu büyüleyici antik kentin adı Sagalassos’tur. Antik Yunan’da Pisidya’nn başkenti olan bu şehrin çoğu yapısı ayakta kalabilmiştir. En iyi durumda olan yapısı tiyatrosudur. Genel açıdan Yunan mitolojisine, Kültürüne ve şehir mimarisine ilginiz var ise, sizi fazlasıyla tatmin edecektir. Antik kentin, dağın etek konumunda olması sebebiyle, güneşi dik açıdan aldığını atlamayalım. Bu yüzden öğlen saatlerinde gitmemeye özen gösterin. Gidecekseniz de, mutlaka şapka, koruyucu ve bol su bulundurun. Alan fazlasıyla geniş, gezmek saatler aldığı için cilt sağlığınızı ve vücut su oranınızı korumanız önem arz edecektir. Ayrıca, Sagalassos, Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından koruma altına alındığı için, bulgular tüm varlığı ile korunuyor. İçeriye cüzi miktara sahip bilet dahilinde giriş sağlıyorsunuz. Söylemeden geçmeyelim, Müzekart geçiyor.

Gezmek istediğimiz arkeolojik alanların bir listesini yaptığımız için, rotamızı Sagalossas’tan, İnsuyu mağarasına çevirdik. İnsuyu, Burdur il merkezinin Güneydoğusunda, 10 km uzaklıkta bulunuyor. Daha kolay bulabilmeniz amacıyla eklemek isterim ki Çatağıl Köyü’nün sınırları içerisindedir. İnsuyu mağarası, 597m uzunluğundadır. En geniş yeri ise 80m’dir. Birbirine bağlı 9 boşluktan oluşmaktadır. Bu sebeple, önceden söylemeliyim ki klostrofobiniz varsa veya herhangi bir kokuya karşı ( nem- buhar- küf vb) alerjiniz var ise, bu mağara sizin için iyi bir alternatif olmayabilir. Bunun dışında, özenle yerleştirilmiş sarı, mavi, yeşil ve Kırmızı sert ışıklandırmalarıyla detaylarını meydana çıkartan, harika bir görsel doyum sunduğunu eklemeden geçmek istemiyorum. Burası ile ilgili diğer bir öneri ise , içerisinin fazlasıyla serin olduğudur. Dışarısı 40° olsa bile, içeride ki ısı fazlasıyla farklı. İçeri girerken, mutlaka yanınıza orta kalınlıkta bir ceket alın. Kalın bir yağmurluk olması daha tercihtir. Mağaranın tavanlarından yer yer su akmaktadır. Tabanı kaymayan ayakkabılar da iyi bir artı olacaktır. Islanan kayalar fazlasıyla kaygandır.

Eğer siyasi figürlerlere veya siyasete ilginiz var ise, Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesini gezmeniz ve müzenin hemen 1-2 km uzağına konumlanmış Süleyman Demirel’in anıt mezarını görmeniz ilgi çekici olacaktır. Müze, Süleyman Demirel Külliyesi’nin içerisinde bulunmaktadır. Külliye 17 dönümlük bir alan üzerine kurulmuştur ve 6bin m2 kapalı alanı bulunmaktadır. 26 Ekim 2014 yılında hizmete açılmıştır ve Demirel Vakfına bağlı hizmet vermektedir.

Eğer dini motiflere ve dervişlere ilginiz var ise, Yunus Emre’nin mezarını ziyaret edebilirsiniz. Evet! Yanılmadınız. Kendisinin mezarı Isparta’ya çok olmasa da, yine de yakın sayılabilecek bir konumda bulunmaktadır. Lokasyon olarak, Gönen’in doğusunda, Pazar mahallesinde yer almaktadır. Şehirden baya yüksek bir konumda, adına özel yapılmış, yeşil renk bir beşgen türbenin içerisinde mezarı bulunmaktadır. Türbeden içeriye girdiğinizde, sağ baştan olacak şekilde Yunus Emre, Taptuk Emre, Buharalı Sinan Efendi, vakıf kurusucu Şeyh Sadettin Efendi’nin mezarlarının olduğuna inanılır. Söylemeden geçmek istemiyorum ki eğer kişisel arabanız yoksa, bahsettiğim bu konumların hiç birine toplu taşıma dahilinde ulaşım sağlayamayacağınızdır. Isparta’ya, kendi aracınız olmadan gitmenizi bu yüzden tavsiye etmemekteyim. Sadece şehir merkezi ile sınırlı kalabilirsiniz ve bu sizi asıl doğal güzellikleri görmekten alıkoyabilir.

Genel hatlarıyla Isparta şehir merkezine dönecek olursak, merkezde bulunan Atatürk Parkı’nı görmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Ayrıca mutlaka Isparta Belediyesi’ne ait Atatürk Cafe’de bir sabah kahvaltısı yapmanızı ve akşam saatlerinde çay-kahve keyfi yapmanızı öneriyorum.Sabah kahvaltılarında bakır çaydanlıkta çay içip, enfes ve geniş kahvaltı menüsünden faydalanabilirsiniz. Akşamları ise harika profiterol eşliğinde, serin hava içerisinde çay veya kahve içebilirsiniz. Hele ki benim gibi çay-kahve tiryakisiyseniz, burası sizin için biçilmiş kaftan olacaktır.Tam konum olarak ise Isparta merkez, Kaymakkapı Meydanı’nda bulunmaktadır ve şehir merkezindeki saat kulesine fazlasıyla yakın konumdadır.
Buradan tüm Ispartalılara ve Isparta’ya sevgilerimle, yeniden görüşmek dileğiyle…