Kutsal Ailenin Ölümü: Benny’nin Videosu

Kemal ASLAN

Yönetmenliğini ve senaristliğini Michael Haneke’nin yaptığı 1992 yılı yapımı Benny’nin Videosu film, kapitalist toplumda kutsanan ailenin nasıl parçalanma sürecinde olduğuna işaret ediyor. Kapitalizm, 19’uncu yüzyıldan 20’inci yüzyılın son çeyreğine kadar çekirdek aileyi temel tüketici birimi olarak öne çıkarmıştı. Ancak 1980’lerden sonra toplumsal yapıda neoliberalizme başlayan değişiklikler, evlilik kurumuna bakış, ekonomik koşulların ağırlaşması ailenin çözülmesi sürecini hızlandırdı. Haneke, tam da bu süreci burjuva bir aile üzerinden görsel olanaklardan yararlanarak açıklamaya çalışıyor.

Benny 14 yaşlarında ergenliğini yaşayan, okulda şiddete meyilli bir genç. O yıllarda okullarda gençler fazla çaba harcamadan uyuşturucu elde edebiliyor. Haneke, filmde eğitim kurumlarının da çöktüğünü, gençleri anlamadığını, öğretmenlerin gençleri dikkate almadığını gösteriyor. Okulda öğretmenler sadece derslerini anlatarak görevlerini yerine getiriyor. Kimsenin kimseye bakacak zamanı ve enerjisi de yok. Öğretmen olsalar bile.

Benny, şiddet içeren videoları izlemeyi seviyor ama gerçek hayatta da şiddet var. O kurmaca ile gerçek arasındaki sınırların farkında değil. Her gün haberlerde şiddet içeren görüntüler yayınlanıyor. Örneğin haberlerde Sırpların saldırıları, bir rafineride çıkan yangın yer alıyor. Babası “ne var haberlerde” diye sorduğunda o “hiçbir şey yok” diyor. Haberlerden çok kendisinin görüntülediği şok tabancası ile bir domuzun öldürülmesini gösteren video onun ilgisini daha çok çekiyor. Üstelik görüntüyü durdurarak ya da yavaşlatılmış hızda aynı görüntüyü birkaç kez yeniden yeniden izleyebiliyor; böylece anın parçalanmasını mümkün kılıyor. Bu parçalanma aslında kapitalist toplumda her şeyin parçalandığının da göstergesi.

Bu görüntü, onda takıntı haline geliyor yani bir canlının anlık bir eylemle (şok tabancası) hayatının sonlanması ilgisini çekiyor. Filmde dört –beş kez aynı sahne tekrarlanıyor. Bunu deneme fırsatını video aldığı bir dükkânın önünde tanıştığı hayata karşı ilgisiz, yalnız çok çocuklu bir ailenin kızını(Eve) evine davet ettiğinde yakalıyor. Kızla önce pizza yiyorlar. Biraz sohbet ettikten sonra ona evde kameralarla kurduğu düzeni gösteriyor. Kameralarla hem dışarısını yani caddeyi hem de evin bulunduğu katı, hem de odaları gözetleyebiliyor. O yıllarda henüz gözetim toplumu dönüşmenin dijital olanakları olmasa da Benny bireysel planda takıntılı bir biçimde bunu gerçekleştirmiş. Buradan onun her an tetikte ve çevresini kontrol altında tutmak isteyen biri olduğunu anlıyoruz.

Benny meğer babasının yetkili olduğu mezbahadan kimseye sezdirmeden bir şok tabancasını da çalmış. Bu tabancayı evine davet ettiği kıza (Eve) gösterir ve önce onda denemek ister ama yapamaz. Bunun üzerine kız ona “korkak” der. Bu kez o kıza kendi üzerinde denemesini ister kız da yapamaz. Benny, ikinci kez kızın üzerinde dener ve kız birden basıncın etkisiyle yere düşer ve şok tabancasının yarattığı basınç nedeniyle organlarında iç kanama olduğundan acı çekip yüksek sesle ağlayınca Benny bundan rahatsızlık duyup birkaç kez daha şok tabancasını kullanır ve kızın sesi soluğu kesilir. Benny, kızın cesedi yerdeyken sakince müziğin sesini açar ve hiçbir şey olmamış gibi davranır. Daha sonra kızın cesedini yerde sürükler ve akan kanı temizler. Benny Eve’yi öldürdüğü sahneyi de kameraya alır. Bu görüntüleri izlerken annesi (Anna) da oğlunun şiddetine dolaylı olsa da tanık olmanın yarattığı gerilimle gözleri faltaşı gibi açılır. O sırada evde olan babası da (Georg)  bu görüntüleri izler.

Gündelik yaşamda aile bireyleri arasında pek diyalogun olmadığını görürüz. İlişkiler ihtiyaçların karşılanması temelinde mekanik bir biçimde yürütülmektedir. Baba-anne, baba-oğul,  anne-oğul ilişkileri yüzeyseldir.

Filmde yönetmenin aile ortamını görsel olarak daha çok karanlık ortamda yansıtması ailenin karanlık yanına, çöküşüne atıfta bulunmak için. Aile ortamında sevginin hissedildiği, yaşandığı da söylenemez. Zorunluluklar gereği sürdürülen bir ilişki yürütülmektedir.

Kan bağına dayanan bir kurum olan ailede belirleyici olan birincil ilişkilerdir. Aile,  bu anlamıyla biz temeline dayanan en küçük birincil gruptur. Kendileri dışındakiler ötekidir. Dolasıyla ötekilerden gelecek tehlike, tehditlere karşı aile bireylerinin birlikte hareket etmek esastır. Filmde de cinayetin aileyi birleştirdiğini ve kendileri dışındaki ötekilere karşı ortak hareket ettiklerini görüyoruz. Oğlunun birini öldüren babanın ilk sorusu “önceden tanır mıydın?”, olur. Baba, ona bir dedektif gibi işlediği cinayeti birine anlatıp anlatmadığını, kimsenin onları birada görüp görmediğini sorar. Bu soruların arasında “neden öldürdün?”, “vicdan azabı duyuyor musun” yoktur. Yönelttiği sorular alice bu durumdan nasıl sıyrılabileceklerine ilişkindir.  İkisi de polise gidip oğullarının işlediği cinayeti anlatmak yerine bu olayı örtmek için ne yapacaklarını konuşurlar. Baba oğul ile annenin bir süre tatile gitmelerini, buradan uzaklaşmalarını önerir. Onlar da Mısır’a giderler. Kahire’yi dolaşırlar. Gezdikleri yerlerde yoksulluk, zor yaşam koşulları olanca ağırlığı ile kendini hissettirir. Burada da anne ile oğul çift kişilik yatakta birlikte uyumadan önce uzunca sohbet ederler. Bir anlamda suç ortaklığı aile bireylerini yakınlaştırır. Tatil dönüşü baba oğlunaher zaman yanında olacağını göstermek için  “seni seviyorum”, der. Kızın cesedinin evde olmadığını görürüz. Babanın cesedi ortadan kaldırdığını anlarız.

Filmde ailenin çıkarlarına dokunulacak her hangi bir durumda bir arada davrandığını, birlikte hareket ettiğini görürüz. Oysa bir insanın varlığına son veren, cinayet gibi bir eylem karşısında bile böyle duyarsız, korumacı davranılması toplumun varlığına karşı bir tehdittir. Toplumda can güvenliğinin sağlanması, insanların yaşamlarını sürdürmeleri esastır. Bunun tersine davrananlar cezalandırılmalıdır. İsteyen istediğini öldürür ve her hangi bir ceza almadan yaşamanı sürdürebilirse o toplum sürekliliğini sağlayamaz. Haneke, ailenin en küçük bir birim olarak kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarının üstünde nasıl koruyabildiğini, işlenen bir suçta nasıl görmezden gelindiğini, kutsanan ailenin işine geldiği zaman olayların üstünü nasıl örtebildiğini ortaya koymuş.

Duygusal Buzlaşma Üçlemesinin ikinci filmi olan Benny’nin Videosu diğer iki filme göre toplumsal ilişkileri ortaya koymada yeterli değil. Ama kapitalizmde çözülen, parçalanan bir kurum olan ailenin geldiği düzeyi göstermesi açısından bence önemli ve seyredilmesi gereken bir film.