Bir kız çocuğunun zihninden anılarla Ayvalık

Buse GÜLİN

Ayvalık.. Çocukluğumun ve genç kızlığımın en sağlam tek kalesidir. Doğma büyüme İstanbullu bir kadınım. Ailem aslen iki taraftan da Karadenizlidir. Modern kültürel değerlere sahip bir subay olan dedemin, hayatın tadını fazlasıyla çıkartan bir yapısı vardı. Dedem  eğlenceli, entelektüel, prensiplerinin çizgisinden asla kaymayan ama vicdanı tüm dünyayı kucaklayacak kadar büyük olan bir beyefendiydi. Emeklilik çağının verdiği özgürlük duygusuyla, o dönem hayatın en fazla aktığı bölge olan Ayvalık’tan bir yazlık satın aldı. Şansa bakın ki o yılda ilk torunu olarak ben dünyaya geldim!  Bu yüzden Ayvalık’a “evim” derim. Doğduğum andan itibaren her yazım orada geçti çünkü.

Kumsala yürüme mesafesinde, harika bir yazlıkta büyüyen, sarışın bir kız çocuğu olarak dünyayı algılamaya başladım. Dedem, kız çocuklarına hayrandı. Bu yüzden doğduğum andan itibaren beni yanından hiç ayırmadı. Babaannem ve dedemin arasında uyuduğum nice gecelerim oldu bir sonraki günün sabahına kavuşan…

Belleğimin her metrekaresi hâlâ dedemle ve bütün günümü yüzerek geçirdiğim Ayvalık kumsalıyla dolu. İnsanlar, kendilerine seçtikleri kişilerle yaşlanır ve onların anılarıyla gömülürler. Dedem ise, gömülürken benimle gelecek sayılı paha biçilemez değerden biri ve hep öyle kalacak.

Bazı hikâyeler dedeler, babalar ve amcalar tarafından yazılır. Benim versiyonum tam olarak bu. Bir ordu sayılabilecek erkeğin içerisine doğdum. Nezaket, sevgi, yoğun bir bilgi birikimi ve yüksek bir duygusal farkındalıkla şekillendirildim. Hayatım boyunca benimle yürüyen bir çete vardı. Ailenin tüm erkekleri, bana gücümü inşa etmeyi ve onu kimsenin inisiyatifine bırakmamayı öğrettiler. Bu yüzden hayat çizgim boyunca en iyi dostlarım hep erkekler oldu, çünkü ben  erkekler tarafından büyütüldüm. Bu husus, genel Türk gelenekselliğine aykırı bir gerçeklik oluştursa da, ailenin erkekleri tarafından özenle yetiştirilmenin çok fazla kazanımı oldu. Öncelikle erkek kültürünü ve duygusallığını iyi anlamayı, hepsinin köşelerini kenarlarını görmeyi, kırgınlıklarını iyileştirmeyi ve en önemlisi kafalarının içini okumayı öğrendim. Bu noktada referansı derinleştirmeden edemiyorum, Deminden beri ballandıra ballandıra anlattığım bu süper kahraman çetesini  dedemi babam ve amcamlarım oluşturuyor. Tabii, babaannemin, halamın ayrıca annemin (her ne kadar fazla ideolojik açıdan anlaşamasak da)  hakkını asla es geçemem. Yolum nereye çıkarsa çıksın, bana inanmaktan asla vazgeçmediler bilhassa halam, yazdığım şiirler ve metinlerle gurur duyan ve beni edebiyat okumam konusunda cesaretlendiren en önemli insanlardan biridir. Şu an bulunduğum noktanın temelini kendisi atmıştır. Buradan tüm kalbimle teşekkür ediyorum.

Ayvalık’ın benim için çok değerli olduğunu özellikle vurgulamak adına, hayat hikâyemin bir kısmını yazının girişinde vermek istedim, çünkü Ayvalık doğduğumdan beri parçası olduğum bir şehirdir, sezonluk tanıdığım bir sahil şeridi değil. Tüm köklerimle hâlâ bağlıyım oraya. Candan insanları, zeytinyağlıları, akşam kurulan içki sofraları, çoğunlukla denizde sürdürdüğünüz günlük rutinleriniz.. Ayvalık her açısıyla harika bir kişisel arınma sahasıdır.

Benim içinde büyüdüğüm dönemlerde, Ayvalık daha çok Boşnakların ve Rum nüfusunun yoğunlukta olduğu bir sahil şehriydi. Herkesin birbirini tanıdığı, çocukların caddelerde mayolarıyla rahatça gezebildiği, her mekanın meşhur “Ayvalık tostlarını” sattığı, güneşlenirken midyeler, dondurmalı kavunlar yiyebildiğiniz ve her türlü deniz eğlence araçlarına binebildiğiniz, geceleri kumsalda at sürebildiğiniz, “clublara” gidebildiğiniz, buram buram denizi koklayabildiğiniz harika bir sahil kasabasıydı Ayvalık. Tabii, şimdilerde otellerin konumlanmasıyla, daha da gelişti fakat benim büyüdüğüm dönemle arasında hâlâ büyük benzerlikler taşıyor. O kendisine has dokusu asla bozulmuyor. Modern toplum, kökünü zincirlemiş değerleri dönüştüremiyormuş. Bunu Ayvalık’taki çocukluğumla deneyimlediğimi söyleyebilirim hatta sadece havayı koklayarak, sokaklarında, şu an dahi yolumu bulabilirim.

Küçük yerlerde, samimi insanların dokunuşlarıyla büyümek, sizi dışarıya daha açık ve hassas bir insan haline getiriyor. Her dine mensup insanla arkadaşça hatta kardeşçe yaşayabildiğiniz, yeri geldiğinde kalplerinizin bile birbirinize kaydığı bir olgunlaşma sürecinden bahsediyorum. Ailem modern bir yapıya sahip olduğu için, çevremiz hep karma kültürden ve dinden hayatımıza kattığımız hanımefendiler ve beyefendilerden oluşuyordu. Ayvalık’ta var olan dostlarımız, gerçekte çeşitliliği kucaklayan yapımızla kusursuzca eşleşiyordu. Ayvalık’ın insani rahatlatan bir huzuru vardır. Bu dingin ruh çözünürlüğü, gün batımını izlerken, yoğunlukla zihninizin üstüne çöker ve inatla kaygılarınızla boğuşarak, onları ustaca kılıçtan geçirir ve siz bir anda önünüze kurulmuş bir meze masasına bakakalırsınız. Mekanın sahibi yanınıza gelir ve kahkahalar eşliğinde size şu cümlelerle hitap eder :Burası Ayvalık. Ne demişler? Rakı + Balık = Ayvalık”

Size Ayvalık’ın kültürünü tek bir cümleyle az önce özetledim. Evet, Ayvalık tam olarak böyle bir sahil kentidir. Cundaya doğru uzanan efsane meze kültürü, Cunda’nın tarihi yapısıyla “meyhane kültürüne” evrilir. 

Cunda’da çoğunlukla Rum meyhanelerine rastlarsınız. İkonik dış dizaynlar, Türk- Rum karışık mezeleme ve karma içki seçkisi derken Ayvalık sizi kendi dokusuna hayran bırakır. Aslında, Ayvalık’ın her noktasında benzer geniş meze/ içki menü sistemini bulmanız mümkündür. Her mekanın ayrı dili, ayrı vurgusu vardır. Siz kendi atmosferinize uyanı seçersiniz. Cunda ise, sadece Ayvalık’a 20 dakikalık sürüş mesafesinde olan, tarihi dokusunu (taş Rum evleri ve kiliseler) koruyan bir ada olması sebebiyle turistik ilgi çeker.

Ada’da konaklayabileceğiniz sayısız butik pansiyon bulunmaktadır fakat ada olmasının verdiği limitlilikle, çok fazla bir yer keşif etme şansınız olmaz. Dolayısıyla, Ayvalık merkezde ya da Ayvalık’ın farklı noktalarında konaklayıp, Cundayı gezmeye gitmek  ve gerekirse, 1-2 gece konaklamak, tatilinizden daha fazla keyif almanızı sağlayabilir. Genelde Ayvalık güruhu olarak biz, günübirlik Cundaya geçiş yapardık. Ne olursa olsun, gecenin karanlığında, Ayvalık sahil şeridinde sürüş yapmanın veya denize girmenin tadı bambaşkadır. Eh! “clublarını” ve lunaparklarını unutmayalım tabi!

Ayvalık ve Cunda adasından bahsetmişken “Şeytan Sofrası efsanesinden” bahsetmemek olmaz tabi! Ayvalık’ın en çok ilgi çeken yanlarından biri budur. Şeytan Sofrası, Ayvalık merkezinin 8 km güneyinde bulunur, Cunda adasından ise 9 km giderek ulaşabilirsiniz. Şeytan Sofrası aslında, büyük kayalıkların tepe noktasında bulunan “lav birikintisidir”. Bu birikintinin üstünde “Şeytanın ayak izi” olduğuna inanılır. Mekanın adı tam olarak bu inançtan gelir. İşin ilginç tarafı belki de yüzyıllardır tanımlanamamış bir ayak izi de bulunur orada! Etrafı özel bir kafes ile kapatılmıştır ve zamanla insanların dilek dilemek adına, sembolik bir alan olarak kullandığı konum haline gelmiştir.  Benim çocukluğumda, ayak izinin içine dilek dileyerek sadece madeni para atılırdı (bu bana hep Roma’yı anımsatır). Günümüzde ise, kafese kurdeleler de bağlanıyor. İşin iyi tarafı ise, Şeytan Sofrası size hem Ayvalık adalarının hem de Midilli adasının manzarasını takdim eder. Eğer pasaportunuz yanınızdaysa  ve aktif bir Schengen vizeniz varsa, Midilli’ye geçiş yapabilirsiniz de.

Ayvalık dingin bir eğlence anlayışını kucaklar. Eğlenebileceğiniz clubları/ pubları vardır ama 7/24 sadece partilemek istediğiniz bir tatil anlayışınız var ise, Ayvalık size bunu çok sağlamaz. Ayvalık bir sahil kentidir. Size kumsalı, denizi ve meze kültürü ile harika huzurlu manzaralar katar, gece hayatı kültürü de fazlasıyla hareketlidir ama Bodrum veya Antalya gibi sürekli Dj’leri ile aktif olan tatil merkezlerinin atmosferinde bir yapısı yoktur. Bilinçli şekilde olmaması adına çizilen bir vizyon olduğunu düşünüyorum çünkü Ayvalık Belediyesi’nin yıllardır şehrin doğal  çizgisini koruyan, bir yönetim sistemi var. Şehrin doğal kaynaklarını ve coğrafi konumunun sağladığı pozitif ayrıcalıkları sabit ve temiz tutabilmek adına sarf edilen ciddi bir çaba var özellikle yerli (yaz- kış ikamet eden) sakinlerinin sükunetine fazlasıyla önem veriliyor.

Yazımı bitirmeden önce iki husustan daha bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki, Ayvalık’ın fazlasıyla sıcak ve nemli bir havaya sahip olmasıdır. Sıcağı çok seven bir yapınız yoksa veya tansiyon probleminiz varsa, Ayvalık sizi yaz mevsimi boyunca bir hayli zorlayabilir. İkinci olarak ise, Ayvalık “Hayvan dostu” bir şehirdir. Her sokağında hatta kumsalında sayısız kedi ve köpek görebilir, onları sevebilirsiniz. Ayvalık, kendimi bildiğimden beri, her türlü canlıyı tüm kalbiyle benimsiyor ayrıca onlara yaşam alanı açıyor çünkü Ayvalık sevginin her mevsim kendisini belli edebildiği harika bir kıyı şerididir.

Her yazının bir şekilde sonuç kısmını kaleme almak gerekir. İstemesem de, bu güzel metine nokta koymak durumundayım. Bitirmeden son 1-2 cümle olarak eklemek isterim ki:

Buradan tüm çocukluğuma ve Ayvalık halkına selamlarımı yolluyorum.

Sevgi ve mutluluk hep sizinle olsun,