Yaşa Mustafa Kemal Paşa, Yaşa…

gazetesanal.com

Zor günlerdi, ülke işgal altındaydı… Kurtuluş yetmezdi, yeni bir gelecek inşa etmek lazımdı… Büyük düşündü, büyük oynadı… Halka inandı, halkla omuz omuza savaştı…

Nazım’ın dediğince;

“Dağlarda tek

                tek

                     ateşler yanıyordu.

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

         güzel, rahat günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,

birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.

O, saatı sordu.

Paşalar : “Üç” dediler.

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı

…”

Atladı da… Afyon ovasında, İzmir’in dağlarında çiçekler açtı… O çiçekler bütün yurdu sardı…  Ve Anadolu’nun ortasında bir çınar filizlendi… O koca çınarın adı Cumhuriyetti…

Bilimi ve aklı rehber edindi… Zamanının ötesini gördü, devrimleriyle geleceği ördü…

Halkın umudu, aydınlığın adı oldu.

Ve bir 10 Kasım günü yüreklerde sevgi, gözlerde yaş oldu…

 Yusuf Ziya Ortaç’ın da anlattığınca hiç bitmeyecek bir sevgiydi bu:

“Gel! Seni genç, ihtiyar ellerinde taşısın;

Sevinçten ağlıyoruz, gözümüzün yaşısın!

Kara günlerimizde bize can yoldaşısın.

Sen dünyalar durdukça bu milletin başısın.

Yeniden şan ver bize, yeniden can ver bize,

Sensin Reisicumhur, bu şeref yeter bize!

Görün ey nur bakışlım! Yüzünü göster bize,

Gel! Seni genç ihtiyar ellerinde taşısın!”

Cumhuriyet’in üzerinden 97 yıl, o 10 Kasım’ın üzerinden 82 yıl geçti…

Atilla İlhan’ın dediğince bu süre içerisinde yaptıklarını yıkmak isteyenler oldu.

“…senin dalın yaprağın biz senin fidanların

biz bunları yapmadık

sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal

elsiz ayaksız bir yeşil yılan

yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal

hani bir vakitler kubilay’ı kestiler

çün buyurdun kesenleri astılar

sen uyudun asılanlar dirildi

mustafa’m mustafa kemal’im

ankara’nın taşına bak

tut ki baktım uzar gider efkârım

çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım

gözlerimin yaşına bak

ankara kalesi’nde rasattepe’de

bir akça şahan gezer dolanır

yaşın yaşın mezarını aranır

şu dünyanın işine bak

mustafa’m mustafa  kemal’im”

Yaktığı ışık öyle güçlüydü ki;

her zorlukta, her sıkıntıda Cumhuriyetin üzerinde güneş gibi doğdu…

Ve Ümit Yaşar Oğuzcan’ın da yazdığınca her yürekte yeni bir can oldu.

“Mustafa Kemal’i düşünüyorum;

Ölmemiş bir kasım sabahı

Yine bizimle beraber her yerde

Yaşıyor dört köşesinde vatanın,

Yaşıyor damar damar yüreklerde…”