İzmir depreminin özellikleri… “plaka içi deprem”…

Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS) internet sitesinden merkez üssünün Yunanistan’ın Samos (Sisam) Adası olduğu belirtilen İzmir depremine ilişkin değerlendirmede bulundu.

USGS’in depreme ilişkin paylaştığı tektonik analizde, “Deprem Ege Denizi’nin doğusundaki Avrasya tektonik plakasının içinde sığ bir derinlikte yaşanan normal fay kırılması sonucu meydana geldi” ifadeleri yer aldı.

Amerikanın Sesi VOA Türkçe’nin haberine göre, USGS, depremin büyüklüğü 7 olarak verildi.

“Plaka içi deprem”

Son yaşanan depremin bölgede daha önceki depremlerle büyük ölçüde tutarlı olduğu ve depremin “plaka içi deprem” olarak değerlendirildiği belirtildi.

Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi’nin yaptığı değerlendirmede, “30 Ekim 2020 tarihli deprem, Afrika plakasının Avrasya’ya doğru yılda yaklaşık 10 milimetre kuzeye doğru kaydığı en yakın ana plaka sınırının yaklaşık 250 kilometre kuzeyinde. Bu nedenle bu deprem plaka içi deprem olarak değerlendirilmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Ege Denizi’nde sık sık orta ve büyük ölçekli depremlerin yaşandığı; bugünkü depremin meydana geldiği bölgenin 250 kilometre içinde kalan kısmında son 100 yıl içinde 6 ve üzeri büyüklükte 29 tektonik faaliyetin meydana geldiği belirtildi.

Bölgede kaydedilen en büyük depremin, 1956 yılı Temmuz ayında Naxos (Nakşa) ve Santorini Adası arasındaki bölgede yaşanan 7.7 büyüklüğündeki deprem olduğu ifade edildi.

Bu depremin Yunanistan’da 20. Yüzyılda kaydedilen en büyük deprem olduğu belirtildi.

USGS’in açıklamasında 20 Haziran 2017’de Bodrum yakınlarında meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki deprem de aynı bölgede yaşanan depremler arasında yer aldı.

Uzmanlar ne diyor?

Hürriyet Gazetesi’ne depremi değerlendiren uzmanlar ise şunları söyledi:

Prof. Dr. Naci Görür:

“Pek çok bilim insanı İzmir’de deprem bekliyordu. İzmir’in neotektonik bir yapısı var. Fay sistemi var. Bu en batıda başlar Çeşme’de Gülbahçe’de kuzey doğu doğrultusunda faylar var. Bu deprem büyük ölçüde Tuzla fayının deniz içerisindeki devamında meydana gelmiştir. Bu fay haritasını biliyoruz, bu fayların aktif olduğunu deprem üreteceğini biliyoruz. O zaman bu fayların etki alanlarını inceleyip, bunların verebileceği zararları önceden belirleyebiliriz. Ne kadar can ve mal kaybının olabileceğini öngörebiliriz. Buna göre önlemler alabiliriz. Bu bölgelerdeki altyapıyı, yapı stoğunu deprem güvenli hale getirecek hazırlıkları deprem olmadan yapıp kentleri deprem dirençli hale getirebiliriz. Bu deprem Tuzla fayı üzerindeyse 25-30 kilometre civarında kırıldı. Ama bu fayın uzunluğu daha fazla. Tuzla fayı İzmir’in merkezine doğru uzuyor. Bu fay güney batı ucundan kırılmış. Eğer fay uzunluğu 60-70 kilometre ise güney batı ucundan yeni bir deprem meydana gelebilir. Bu fayın yarısı kırıldığına göre bir diğer yarısı da kırılabilir. Stres transferi denen bir kavram var. Bu tip depremler stres transferi olduğu için fayın devamı tehlikeli hale gelir. Yeni bir deprem meydana gelebilir. Diğer faylar da etkilenebilir. Bunun anlamı kısa veya orta vadede diğer depremlerin habercisi olabilir. İzmir birden fazla fay hattının etkilediği bir kent. İzmir’in hızla diğer büyük depremlere hazırlıklı hale gelmesi gerekir.”  

Artçılar devam edecek.

Deprem uzmanı Oksal Erev:

“Türkiye 1. Derece deprem kuşağında bir ülke. Çok sayıda fay hattının üzerindeyiz. Bu depreme beklenmedik deprem demek saflık olur. Her zaman depreme karşı hazırlıklı olmalıyız. Artçı depremler oluyor ve daha da olacaktır. Burada orta hasar görmüş binalara çok dikkat etmek gerekir. Çünkü orta hasar almış binalar artçılarla yeni yıkımlara yol açabilir. Bize gelen ihbarlar Seferihisar’da çok ciddi bir sıkıntı olduğu yönünde. Denizin taştığını görüyoruz. Deprem kuşağında olduğumuzu unutmamalı, hasarlı binaların bir an önce tespit edip yıkılması gerekiyor.” 

Denize Yaklaşmayın

Prof. Dr. Şükrü Ersoy:

“Sürpriz bir deprem değil. Ege’de daha büyük bir deprem de görebilirdik. Orta şiddette bir deprem diyebiliriz. Ama zemin faktörü etkilerinin daha yoğun yaşanmasına sebep oldu. Gevşek zeminlerde binalar yıkılabilir. Deprem sonrası tsunami yaşandı. Bir benzeri 2017’de Bodrum’da yaşanmıştı. Güçlü olduğu takdirde tekneleri karaya atabilir. Bu tip depremlerden sonra genellikle kıyılarda denizler çekilir. Sonra bu görüntüler ortaya çıkar. Denizler çekildiği zaman zemini incelemeye gitmek çok tehlikelidir. Tsunami 7 dalga oluşturur. İlk dalga zararsızdır ikinci ve üçüncü dalgalar daha yıkıcı olabilir. Denizin içinde 6.5’tan fazla deprem olduğu takdirde bu tsunamiler görülür. Seferihisar’daki zayıf bir tsunami. Daha yükseği de olabilirdi. 2 metrelik dalga görme ihtimalimiz var. Bu denizin ve depremin yapısına, deniz altındaki heyelanın büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Aynısı İstanbul’da Marmara kıyıları için de geçerli. Tsunami sadece okyanuslarda olur bilgisi yanlıştır.”

Prof. Dr. Osman Bektaş (KTÜ Jeoloji Mühendisliği):

‘İzmir’in zemin yapısı ‘gevşek zemin’ olarak tarif edilen bir yapıdır. Çünkü alüvyonlarla oluşmuştur. Bu tür zemin depremi olduğundan daha fazla büyütür. Yani etkisi daha güçlü hissedilir. Yıkımı artırır bu. Ayrıca Amerikan Jeoloji Dairesi’nin verilerine göre deprem 6.6 değil 7 büyüklüğünde… Ayrıca mevcut zeminden dolayı çok daha güçlü hissedildi. Buna ‘zeminin deprem büyütmesi’ diyoruz. Deprem karada olsaydı çok daha tehlikeli olabilirdi. Ama denizdeki fayların da zaten karada uzantıları var. Dolasıyla denizdeki sismik aktivite karadaki faydaları da tehdit ediyor. Bu yüzden artçılar da devam edecektir.’

‘Eğim atımlı fay kırıldı.

Prof. Dr. Semir Över:

‘Deniz açıklarındaki bu deprem hasara sebep olabilecek büyüklükte. Normal fay karakterli olması ihtimali yüksek. Yani çöküntüyle ilişkili bir deprem. Bir fay kırığı söz konusu olabilir. Bu tür faylar ‘eğim atımlı’ faylardır. Bu tür faylarda bir blok diğer bloka göre aşağı inmiştir. Kırılma etkisinin yüzeye etkisi yani tahrip gücü daha fazla olur. Geniş bir bölgede hissedilmesinin temel sebebi de budur.’