Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, çocuk yaşta uğradığı cinsel istismar sonucu hamile kalan kadının kürtaj talebinin kabul edilmemesi nedeniyle yapılan başvuruda, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan “kişinin maddî ve manevî varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının” ihlal edildiğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan basın duyurusunda, Mağdur olunan bir suç sonucu oluşan gebeliğin sonlandırılması talebinin sürüncemede bırakılması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini açıkladı.
Neler oldu?
Anayasa Mahkemesi’nin açıklamasına göre, olayların geçtiği tarihte 18 yaşından küçük olan başvurucu zor ve tehdit sonucu yaşanan cinsel istismar sonucu hamile kaldı.
Başvurucunun ailesi gebeliğin sonlandırılması için Sulh Ceza Hâkimliğine başvurdu. Hâkimlik, bu talebin soruşturmayı yürüten Başsavcılık tarafından yapılması gerektiğini belirterek, başvuruyu usulden reddetti. Ailenin talebi üzerine Başsavcılık soruşturma dosyasını Hâkimliğe gönderdi, ancak Hâkimlik, Başsavcılığın bu talebini reddetti.
Başvurucu, Başsavcılığa hitaben, yaşı ve psikolojik durumu nedeniyle bebeği doğurmak istemediğini, gebeliğin sonlandırılmasının hayatını tehlikeye sokup sokmayacağı hususunda rapor aldırılmasını talep eden bir dilekçe yazdı. Bunun üzerine Başsavcılık, Adlî Tıp Kurulundan rapor aldırdı. Raporda, annenin hayatını tehlikeye atan normal gebelik komplikasyonları gelişebileceği, gebeliğin sonlandırılmasının hem anne hem de ceninin tıbbî yararına olacağı belirtildi.
Başsavcılık, gebeliğin sonlandırılması talebi hususunda bir karar verilmesi için soruşturma dosyasının son hâlini Hâkimliğe tekrar gönderdi ancak Hâkimlik, Adlî Tıp Kurulu raporunun yeterince ayrıntılı düzenlenmediği gerekçesiyle Başsavcılığın talebini yine reddetti. Başvurucunun karara itirazı kabul edilmedi.
Başsavcılık bu defa itiraz merciinin kararı doğrultusunda gebeliğin sonlandırılması talebi hususunda karar verilmesi için soruşturma dosyasını Sulh Hukuk Mahkemesine gönderdi ancak Mahkeme görevsizlik kararı vererek, dosyanın Hâkimliğe gönderilmesi gerektiğini belirtti. Başsavcılık dosyayı Hâkimliğe tekrar gönderdi ancak Hâkimlik, daha öncesinde verdiği kararın kesinleştiğini belirterek Başsavcılık talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.
AYM’nin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, kadınların istenmeyen gebeliği sona erdirmeyi talep etmesinin kişisel özerklik ve ruhsal veya bedensel bütünlükleriyle doğrudan ilgili olduğuna dikkati çekerek, bir suç neticesinde gerçekleşen gebeliklerin yirmi haftadan fazla olmamak kaydıyla izinle sonlandırılabilmesine imkân sağlandığını bellirtti.
Mahkeme, zamanında karar verilemediğini belirterek şu görüşe yer verdi: “Olaydaki şartlar bütün olarak değerlendirildiğinde mümkün olan en kısa sürede verilmesi gereken karar, zaman faktörünün kritik öneme sahip olduğu yaklaşık iki aylık sürede bir türlü verilememiştir. Yargı makamlarının tutumu başvurucunun gebeliğin sonlandırılması imkânına erişmesini imkânsız kılmış ve başvurucuya aşırı bir külfet yüklemiştir. Bu durum söz konusu adil dengenin başvurucu aleyhine bozulmasına yol açmış, başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına yapılan müdahalenin orantısız olması sonucunu doğurmuştur.”
100 bin lira tazminat.
Anayasa Mahkemesi, ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun zararların giderilmesi bakımından yetersiz olduğunu belirterek, şu kararı verdi:
“Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.”