Kemal Aslan
Ruhun mayalanması, birdenbire olur, siz hemen fark etmeyebilirsiniz. Bazen tam
tersi, bir bakış, bir gülüş, bir koku, ruhunuzu mayalayabilir. Yani ötekinin herhangi bir
çabası olmadan da ruhunuz mayalanabilir. Bu etkileşim olmadan tek yanlı bir süreç
sonucu ortaya çıkar. Fark etmeden ruhun mayalanmasının süreç içinde ortaya çıkar.
Tersine öteki bir çaba ile de ruhunuzu mayalayabilir. Bu karşılıklı etkileşim içinde
mayalanma yaşanır. Olması gereken, istenilen daha çok bu olsa da her zaman
mümkün olmayabilir.
Ruhun mayalanması, bir başka ruhun içinizde gezinmesi, zihninizde, yüreğinizde yer
almasıdır. Ruhunuzun mayalanmasını gözlerinizin mühürlenmesinden anlarsınız.
Başka biri dikkatinizi çekmez, onun dışında başkasını düşünemezsiniz.
İki insanın birbirini tanıması, onun nezaketi, incelikleri, merhameti, vicdanı, insani
değerleri, tepkileri, gülüşü, bakışı, onun külliyen kendi olma halinin sizin ruhunuzda
yarattığı etki sonucu olduğunda bu mayalanma geç fark edilmektedir. Bazen içinde
bulunduğunuz koşullar nedeniyle (yaş, medeni hal, vb.) bunu kabullenmek de kolay
olmamaktadır. Bir yandan ruhunuzun mayalandığını fark ederken diğer yandan
mesafe koyucu, ötekini uzaklaştırıcı olumsuz davranışlar ortaya konulabilmektedir.
Bu ruhun mayalanmasının bilinç düzeyinde yaşadığı paradoksu da (hem
uzaklaş(tır)ma hem yakın olmasını isteme hali) göstermektedir. Burada mayalanan
ruhun koşulları mayalandığını kabullenmesi de kolay bir süreç değildir. Çünkü
ihtimallerin olması o ihtimalleri gerçekleştirecek koşullara sahip olunduğu anlamına
gelmemektedir. Bu mayalanan ruhta gerilim yaratmaktadır. Bu gerilim ikili ilişkilerde
olumsuz biçimde ortaya çıkmaktadır. Ötekinin bu konudaki tutumu gerilimi
azaltabilir, ilişkileri daha olabilirlik temelinde yürütmenin zeminini oluşturabilir. Bunun
için mayalanan ruhun kendi gerçekliğini kabul etmesi, ötekini zorlamadan ikili ilişkiyi
yürütebilmesi öncelik taşımaktadır.
Ruhun mayalanması için karşı tarafın özel bir çaba göstermesine gerek yoktur. O
belki de böyle bir mayalanma istememektedir. Yani ötekinin bu konuda doğrudan sizi mayalamaya yönelik bir çabası olmayabilir de. Ruhun mayalanması size ait bir yanılsama da olabilir.
Kesin olan bir şey varsa o da ruhun mayalanması süreci herkeste farklı biçimde,
farklı yollarla olmaktadır. Ruhunuzun mayalandığını fark ettiğinizde beyninizin
kimyasının değiştiğini artık en azından dokuz ay, bir yıl bu mayalanmanın etkisiyle
yaşayacağınızı da kabul etmelisiniz. Mayalanmanın etkisi iki buçuk, üç yıl
sürmektedir. Ondan sonra karşılıklı emeklerle bu daha uzun süreli olabilmektedir. Bu
noktada karşılıklı inceliklerin, özenin korunması belirleyici olmaktadır.
Mayalanmanın karşılıklı olduğu durum da olabilir. Bu ikili ilişkilerde ortaya çıkar;
taraflar, mayalanmanın etkisini karşılıklı olarak ortaya koyarlar. Yaşadıkları sürecin
“adını koyarlar”. Gerçi “aşikâr olanın konuşulmasına gerek yoktur” diye de bir kabul
vardır. Ama mayalanan ruh, yaşadığı içsel coşkuyu mutlaka dışarıya vurmaktadır. Bu
gözden kaçabilecek bir durum da değildir. Zaten ruhu mayalanan insanların öncelikle
gözleri mayalandıklarını ele verir.
İnsan en çok mayalandığı zaman içindeki sesle konuşur. Çünkü olmadık zamanda
olmadık yerde içindeki ruhu özler, merak eder, yanında olmasını ister. En azından
sesini duyup, kısa da olsa konuşmak ister. Birlikte keyif aldıkları şeyleri yaşamak
ister… Uzun zamandır bir araya gelmemişler ise mayalanmış ruh özlemini gösterir,
dile getirir. Ya da gün içinde küçücük bahaneler “yaratıp” görme olanağı bulunur.
Farklı ilişki türlerinin yaygınlaştığı (tek bir insan yerine farklı insanlarla kendini
tamamlama) günümüzde Eros’un öldüğü, hazzın belirleyici olduğu düşünülürse kaç
kişi ruhunun mayalandığının farkında?
Ne olursa olsun kimse ruhunun mayalanmasını engelleyemez. Çünkü bedenler kadar
ruhlar da mayalanmaya açıktır.