Engin BAŞCI
Bir olimpiyat oyunları daha sona erdi.
Açılış gibi kapanış töreni de yıllar sonra da konuşulacak görüntülere sahne oldu.
Ve tabii ki oyunlar, sporcular ve oyunların yapıldığı mekanlar da tartışmaları ve farklılıklarıyla öne çıktı.
Daha ilk günden Paris şehri olimpiyat oyunlarının içine yerleştirilmişti.
Ya da oyunlar Paris’in simge mekanlarının içine bir nakış gibi işlenmişti.
Böylece sadece mekanlar değil Paris’in ruhu bize gösterildi.
Açılış ve kapanış törenlerinde sanatsal ve kültürel unsurlar avantgarde bir yorumla gösterileri süsledi.
Ve gördük ki olimpiyat oyunları sadece bir spor organizasyonu değil.
Bölgesel ve küresel sorunların yaşandığı bir zaman diliminde insanları buluşturan ve kaynaştıran bir şenlik aslında.
Kıyasıya bir sportif mücadele sonrasında kazanan ve kaybedenin kucaklaştığı, sevinci ve hüznü paylaşabildiği, birbirini kutlayıp teselli ettiği bir insanlık sahnesi de aynı zamanda.
Sırıkla Yüksek Atlama finalinde İsveçli sporcu Armand Duplantis’in dünya rekoru denediği atlayış öncesinde en büyük rakibi Amerikalı Sam Kendricks’in bütün bir stadı tempo tutmaya davet etmesi ve onu alkışlayarak desteklemesi bu ruhun belleklere kazınan görüntüsüydü.
Bu ve benzeri görüntülerin yanında kapanış töreni de olimpiyat ruhunu sanatsal bir gösteriyle vurguladı.
Olimpiyat oyunlarının sanat yönetmeni Thomas Jolly, Seine Nehri kıyısında Paris’in tarihi ve turistik mekanlarını kullanarak tasarladığı açılış töreninin ardından yine unutulmaz bir kapanış töreni koreografisine imza attı.
Açılışın aksine bu kez tören stadyumda yapıldı. Stade de France’da düzenlenen tören bir veda partisi havasındaydı. Olimpiyata katılan sporcular ülkelerinin renklerini taşıyan eşofman ve giysilerle stadyum içerisinde bir renk cümbüşü oluşturdular.
Ve birden karanlığa gömülen stadyumda Golden Voyager (Altın Yolcu) karakteri belirdi. Koreografi gereği NASA tarafından 1977 yılında uzaya gönderilen altın diskten esinlenilen bu kozmik karakter, karanlığa gömülmüş ve bir harabeye dönüşmüş dünyada olimpiyatın kalıntılarını buldu. Bir araya getirilen olimpiyat halkalarıyla dünya yeniden aydınlandı. İşte o an bütün stadyum ışıl ışıl parıldadı. Olimpiyat oyunlarının içinde barındırdığı sportif ruhun hayata kattığı değeri sembolize eden bir sahnelemeydi bu. Bu eşsiz gösteriyi sanatçı performansları süsledi
Celine Dion ile açılan Olimpiyatların kapanışına da Zaho de Sagazan’ın seslendirdiği Edith Piaf’ın “Sous le ciel de Paris” şarkısı damga vurdu. Kapanış töreninin sonunda Amerikalı sanatçılar Snoop Dogg, Billie Eilish ve Red Hot Chili Peppers da Los Angeles sahilinde sahne aldılar. Böylelikle Tom Cruise’un da katıldığı bir gösteri eşliğinde Olimpiyat oyunları Paris’ten Los Angeles’a taşındı.
Paris’e değer katan mekanlar bu olimpiyat oyunlarının da mekanlarına dönüştü. Tüm kirliliğine rağmen Seine Nehri sadece açılış töreniyle değil yüzme yarışlarıyla da oyunların mekanları arasındaydı.
Eyfel Kulesi, Versay Sarayı’nın bahçesi, tekvando karşılaşmalarının yapıldığı Grand Palais, Port Alaxandre Köprüsü, Place de la Concorde gibi mekanlara kurulan geçici tesislerle Paris şehri tüm dünyaya olimpiyat oyunlarıyla da pazarlandı. Açılış ve kapanış törenleri de Paris’in sanat ve kültür dünyasının gösteri alanına dönüştü. Böylece bir şehrin ve kültürün spor aracılığıyla dünyaya nasıl tanıtılıp pazarlandığına tanık olduk.
Spor karşılaşmalarında da unutulmaz anlar yaşandı. Ve simgeleşen görüntüler Paris Olimpiyatları’nı Meksika’daki Dünya Kupası’nda Meksika Dalgası’nın yarattığı etki gibi unutulmazlar arasına şimdiden yerleştirdi. Yusuf Dikeç Pozu sosyal medyanın da etkisiyle bir anda dünyaya yayıldı. Değişik ülkelerden birbirinden ünlü sporcular kazandıkları her başarı sonrasında Yusuf Dikeç Pozu vererek mutluluklarını paylaştı.
Türk sporcu Yusuf Dikeç kazandığı gümüş madalyanın çok ötesinde bir üne ve tanınırlığa kavuştu. Kanımca Türk sporcularının Paris Olimpiyatlarına yaptığı en büyük katkı bu oldu.
5000 ve 10000 metre yarışlarında bronz madalya kazandıktan sonra kadınlar maratonunda altın madalyaya uzanan Hollandalı atlet Siffan Hasan, sırıkla yüksek atlamada dünya rekoru kıran İsveçli Armand Duplantis oyunlara damga vuran sporculardı. Ve bir de Kübalı efsanevi güreşçi Mijain Lopez Nunez… Nunez, üst üste 5 olimpiyatta altın madalya kazanan tek güreşçi olarak adını tarihe yazdırdı ve ayakkabılarını minderde çıkararak spora veda etti. Nunez, Tokyo’da olduğu Paris’te de bu zaferini Küba Devrimi’ne adadı…
Paris Olimpiyat Oyunları’nın Türkiye açısından da çarpıcı sonuçları oldu. Güreşte beklediğimiz madalyayı alamadık. Kadın boksörlerimiz çok başarılı maçlar çıkardılar ama altına uzanamadılar. Halterde yoktuk. Okçulukta takım üçüncülüğüyle yetindik. Filenin Sultanları beklentilerin altında kaldı, ama dördüncülükle olimpiyatlardaki en iyi sıralamayı elde etti.
Altınsız 8 madalya Türkiye’nin Tokyo Olimpiyatları’nda elde ettiği başarısının gerisinde bir tablo olarak düşündürücü bir sonuç yarattı. 101 sporcuyla gelinen oyunlarda hedeflerin uzağında kalındı.
Olimpiyatlarda madalya kazanmak kadar oyunlara katılmak, o ruhu yaşamak ve yaşatmak da önemlidir. Bir sonraki olimpiyatlarda daha fazla oyuncuyla temsil edilmek ve altın madalyalara uzanmak Türkiye’nin hedefi olmalı. Bunun için de futbol dışındaki olimpik sporlara ve bu branşlarda faaliyet gösteren sporculara destek olunmalı. Kurumsal sponsorluklar bu anlamda çok önemli. Kurum ve kuruluşların spor faaliyetlerini amatör spor branşlarına yönlendirmeleri, spor kulüplerinin bu alanlara daha çok yatırım yapmaları başarıya giden yolun kilometre taşlarıdır.
Olimpiyatlar bize gösterdi ki spor sadece futboldan ibaret değildir ve sadece para için yapılmaz.
Örneği mi?
39 yaşına ABD basketbol milli takımında ortalama her maç 30 dakika oynayan Le Bron James ve Paris’te kazandığı altın madalya sonrası gözyaşlarını tutamayan ünlü tenişçi Novak Djokovic. Aldıkları altın madalyalar onlar için milyon dolarlar değerinde. Bu gerçeği hep birlikte izledik…
Sözün özü; Paris Olimpiyatları açılış töreninin stadyum dışında yapılması, kadın ve erkek sporcu sayısının eşit olması, karbon ayak izi azaltımı ve sürdürülebilirlik kavramına dikkat çekmesi ve ilk defa eklenen break dans, kaykay, spor tırmanışı ve sörf gibi branşlarla olimpiyat tarihindeki yerini aldı.
Olimpiyat ruhu oyunlar boyunca Paris’te gezdi, Seine Nehri’nde yüzdü.