Kemal ASLAN
Bugün Balchik’ten ayrılacağız. Ben yine erken kalktım. Ev ortamından gelen alışkanlık mı ya da güne enerjik başlamanın ilk adımı mı? Ben kahvaltı yapmadan evden çıkmayı sevmem. Güne aç başlamak bana göre değil. Acıkmış halde huysuz bir çocuğa dönerim. Gerçi başka ortamlarda ve durumlarda da böyle olduğuma tanık olanlar var.
Yedi gibi kalktım. Ama ses çıkar diye yeniden yatağa uzandı ve yanımda getirdiğim kitabı okumaya başladım. Bir süre sonra gözlerim yorulunca yeniden kestirdim. Saat 08.30’da çoğunluk kalkmış oldu. O zaman salonun köşesindeki mutfağa gidip kahvaltıyı hazırladım. Burası kaldığımız diğer yerlere göre mutfak eşyası (tabak, tencere, çaydanlık, su ısıtıcı, bardak, şarap kadehleri, rende, limon sıkacağı vb.) açısından zengin. Elektrikli ocakta yumurta da haşladım. Üç çeşit peynir vardı masada. 10.00’a doğru kahvaltıdan kalktık. Artık son hazırlıklarımızı yapıyoruz. Önce açık otoparktaki otomobilimize eşyalarımızı koyacağız. En zor iş bu. Engin, Recep ve Özlem bu konuda deneyimli olduklarından bu işi 15-20 dakikada hallediyorlar. Artık kaldığımız yerden ayrılma vakti geldi. Burada çalışanlardan biri savaş nedeniyle Ukrayna’dan gelen 30-35 yaşlarında bir genç delikanlı. Onunla ve buranın sorumlusu kadınla vedalaşıyoruz.
Günlük rutinimiz önce Balchik’in dün gidemediğimiz limanın ötesindeki plajda denize girmek oluyor. Karadeniz burada hırçın, dalgalı ve denizde yosunlar var. Daha az yosunlu olan halka açık plajda denize giriyoruz. Şezlong ve şemsiyeye de ihtiyaç duymuyoruz. Yanımızda biralarımız ve şarabımız eksik değil. Oto buzluğumuz olduğundan sıcak onları etkilemiyor. Eşyalarımız olduğundan nöbetleşe denize giriyoruz. Yanımızda domates, salatalık ve peynir de var. Onları da yiyoruz. Saat 13.00’e doğru plajdan çıkıp yola koyuluyoruz. Artık dönüş vakti. İçimizde birikmiş özlem var. Görmek istediğimiz, konuşmak istediğimiz insanlar var.
Yolda yoğunluk yok. Sakin gidiyoruz. Geldiğimiz yerlerden dönüyoruz. Türklerin yoğun olduğu bir köyde hem tuvalet ihtiyacımız için hem de içecek bir şeyler almak için. Ortak kullanılan bir tuvaleti var köyün kokudan içerde durmak mümkün değil. Midem kalkıyor deyimi burası için uygun.Kön Nedeki insanlar şimdiden kışa hazırlık yapmış. Yakacak odunlar hazır. Çay içip kalkıyoruz oradan. Bir saat sonra yeniden Varna’ya ulaşıyoruz. Şehir içinde trafik yoğun. Buradan Nessebar’a ulaşıyoruz. İçtiklerimiz nedeniyle olacak canımız yemek istemiyor.
Yol boyunca bir şey dikkatimizi çekiyor: Göbeklerde trafik akışı yavaşlamasın diye trafik lambaları yok. Ama sürücüler dönen araca yol üstünlüğünü veriyor. Öyle aracı sıkıştırmak, öncelik bende, benim işim var gibi tartışmalara yol açacak bir durum yok. Medeniyetin trafikte başladığını kabul edenlerdenim. Bizim bu konuda belki on fırın ekmek yememiz lazım. Medeni olmak, binalarla yolarla değil; toplumsal ilişkilerdeki davranışlarımızda ortaya çıkıyor. Karşılıklı incelikleri korumak, kendi sınırlarını bilmek, karşındakine saygı göstermek, başkalarının da hakları olduğu bilinciyle yaşamak, egoizmden sıyrılmak… Bunlar medeni olmanın bir gereği.
Sonunda Burgas’a da ulaşıyoruz. Ancak mola vermeden yola devam ediyoruz. Gümrük kapısında neyle karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Bulgaristan-Türkiye sınır kapısına yaklaştığımızda en az dört kilometre uzunluğunda bir kuyruk olduğunu görüyoruz. Yapacak bir şey yok. Biz de Engin dışında iki litrelik şarabımızı açıyoruz. Biraz peynir ve çerez de var. Kâğıt bardaklarımıza doldurup yavaş yavaş içiyoruz. Ayakta sohbet ediyoruz. Diğer araçlardaki kişiler de katılıyor sohbetimize. Meğer 15 Temmuz’un tatil olması nedeniyle Tekirdağ, Kırklareli gibi illerden vatandaşlar kısa süreli tatil için Bulgaristan’ı tercih etmiş. Buraya geldiğimizde her yer aydınlık. Ancak bekleyiş uzun sürünce gece başlıyor birden. İki buçuk saat sürüyor bekleyişimiz. Bu süre içinde biz de şarabımızı bitiriyoruz. İnsan açık hava içince alkol o kadar etkili olmuyor. Sonunda Bulgar sınır kapısından giriş yapıp Dereköy sınır kapısına geçiyoruz. Burada işlemlerimiz 20 dakikada bitiyor.
Artık İstanbul’a doğru hareket ediyoruz. Hafif acıktığımızı hissediyoruz saat 23.00 civarı. Bir restoranın önünde duracağız. Gece yıldızlarla dolu. Canımız pek bir şey istemiyor sadece çorba içiyoruz. Eve vardığımızda saat 03.00 olmuş. İki saat uykuyla işbaşı yapacağım. Bir seyahat de böyle bitti. Başka seyahatte farklı mekânları sizlere aktarmak dileğiyle…