İkili yakın ilişkilerde özür dile(yeme)mek

Kemal ASLAN

İkili yakın ilişkilerde özür dilemek, bir olay ya da söz üzerine gerçekleştirilir. Taraflar öncelikle yapılanın hatalı, uygun olmadığını fark etmelidir. Ötekinin söz ya da davranışı kırılmaya, tepkiye yol açmış, incinmiş ise bu durumun telafisi özür yoluyla olur. Özür, ötekine verilen değeri gösterir. Özür, söylenen söz ya da yapılan eylemin hatalı olduğunun kabullenilmesidir.

Özür dileyen kişi ötekine amasız, eğersiz, fakatsız cümleler kurar. Kendi gerçekliğini anlatırken karşı tarafta yarattığı olumsuzluğu gidermeye çalışır. Bunu yaparken de herhangi bir gerekçelendirme ifadesine yer vermez. Tersi durum özür dilemeyi içermez. Özür dilemek benlik tutsaklığının aşılmasıdır. Günümüzde bireyler benlik tutsaklığı yaşadığından özür dilemeyi bir eksiklik saymaktadır.

Ben de gençliğimde az özür dilemiştim. Sert tartışmalarda kırdığımız, kırıldığımız insanlar ol(ur)du. O zaman hak etti diye düşünürdüm. 40’lı yaşlarımdan itibaren hata yapmaya başlayınca özür dilemeyi de öğrenmeye başladım. En çok özrü son üç ayda diledim. Kırdığım insanın yüzünde kederi, nelere yol açtığımı gördüm. Öyle ki kimi zaman yüzüne bakamaz hale geldim pişmanlığımdan. O, yüce gönüllülük yapıp affetti beni belki her defasında. Merhameti, vicdanı girdi devreye. Empati kurdu. Neyi niye yaptığımı anladı. Ben de açıkladım zaten.

İçten, samimi yakın ilişkilerde özür dilemek aranızda yaşanılanlara saygı gereğidir.Özür dilemek için önce karşınızdakinin yüzüne bakmalısınız. Onda nelere yol açtığınızı fark etmelisiniz.

Yaşanan herhangi bir olay sonrası sorulması gereken ilk soru “acaba neden böyle yaptı?”, “Buna ne yol açtı?”, “Ne tetikledi?” olmalıdır? Aksi takdirde yaşanılanları anlamak mümkün olmaz. Bu tür soruları sormak olayın gerçekliğini öğrenmeye yönelik çabayı içerir. Tersine olayları damgalama kolaycılığına kapılıp özür dilemenize gerekçe bile yaratabilirsiniz.Sorular yerine yanıtlarınız varsa o zaman peşin hükümlü davranırsınız, genelleştirme yaparsınız. Hâlbuki her olay kendi tekilliği içinde, olayın aktörleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Yakın ikili ilişkilerde zaman zaman bu bağlamdan uzaklaşılması kapatılması zor mesafelere yol açabilmektedir.

İletişimde tepkiye yol açan konuda olayın tarafları söz alır, yaşanan gerçekliği açığa kavuşturmaya çalışır. Ortada gerçekten arkadaşlık, dostluk varsa… Biri hatalı ya da yanlış davranıldığını kendi bakış açısından ortaya koyuyorsa bu durum bir açıklamayı gerekli kılar. Duymazdan gelmek, olmamış gibi yapmak yaşanan ilişkilerin sağlam temeli olmadığını gösterir. O zaman ilişkinin bir zorunluluk çerçevesinde yürütüldüğü, hatalı yanlış davranıldığını düşünenin “bu duruma mecbur olduğu” algısı yaratılır. Böyle bir durumda “suskunluğun paylaşması” olayı örtme ya da kendini haklı görme durumu vardır.

Özür dilemek uzlaşma zemini oluşturmaya yönelik bir çabayı içerir. Suskunluk yaşanması durumunda böyle bir niyet olmadığı ortaya çıkar. Tersine yapılanın haklılığı savunulmuş olur.

Taraflar zaman zaman bazı konularda kendisinden özür dilenmesini talep edeninbu talebi yerine getirilmesine rağmen onun aktör olduğu bir olayda özür dilemediği bundan kaçtığı görülebilir.

Bu durumda o kişinin özür dilemekten kaçtığı, böyle bir olayın üstünü örttüğü, yok saydığı, söylenecek sözü olmadığı, zor durumda kalacağından görmezden geldiği, ya da zamana bırakıp zamanla işlerin normalleşeceğini varsaydığı düşünülebilir. Ya da özür dilemek zorunda kaldığı kişiyle ilişkisini koparmak istediğinden eylemsizlik halinde bulunabilir. Tüm bunlar olasılık dahilindedir.

Hâlbuki arkadaşlık dostluk açıklık, samimiyet, karşılıklı sorumluluk gerektirir. Bunlar olmadan arkadaşlık ve dostluktan söz edilemez. Bu tür ilişkilerin süreklilik kazanması da bu değerlerin korunmasına bağlıdır. Ancak bu değerlerin yok sayıldığı durumlarda sadece etik ihlal yapılmamış olur aynı zamanda ilişkilerinmışgibi yaşandığı ortaya çıkar. Dostluk ve arkadaşlıkta sorumluluk, birbirinden ortak bilinen konularda bir şey saklamama bir anlamda turnusol kağıdıdır. Birilerinin turnusol kağıdına ihtiyacı olmayabilir.

İnsanlar kimi olayda sadece “hata yaptık”, “ayıp ettik”, deseler ilişkinin onarılması, telafi edilmesi mümkün olabilir. Ancak bunun yapılmaması ilişkinin sürdürülmemesinden yana olduklarını ya da benlik tutsaklığı yaşadıklarından özür dile(ye)mediklerini gösterir. Hangi durum olursa olsun ikisi de arkadaşlık ve dostluk kavramlarına dahil değildir. Ancak günümüzde haz temelli ilişkilerin yaygınlaştığı, kavramların içinin boşaltıldığı bir ortamda arkadaşlık, dostluk sadece paylaşılan, yaşanılan anlara indirgenmektedir. Buradan sağlıklı bir ilişki üretilmesi de mümkün değildir.

Her türlü ilişkide sorumluluk gereği yaşanan olaya ilişkin bir açıklama yapılması o ilişkiye duyulan sorumluluk gereğidir. Sorumluluk duyulmayan bir durumda barbarlaşma söz konusudur.

Dostluk ve arkadaşlıkta, ikili yakın ilişkilerde açık iletişim tercih edilmelidir. Ancak bunu herkes yazıldığı kadar kolay yapamamaktadır.

İnsanlar kendilerini adalet, eşitlik, vicdan, merhamet kavramları çerçevesinde tanımlasa da gerçeklikte bunun olup olmadığı ikili ilişkilerde özür dileyip dilememe de yatar. Her şey bir anda gözünüzün önünde tuz buz olur.

Hızla çürüyen bir toplumda yaşadığınızı hatırlarsınız. Değerler, normlar içeriksizleştirilmiştir. Böyle bir durumda insan ilişkilerinde de çürüme olur. Kimsenin kimseye sorumluluk duymaması yeni bir değer olarak ortaya çıkar.

Onca emekle oluşturulan ilişkiyi onarma, telafi etme yönünde adım atılmadığını görünce bu yönde bir isteğin de olmadığını fark edersiniz. Sizden beklenen yaşanılan olay olmamış gibi davranmanızdır. Yüzünüzde geçmişte yaşananlardan dolayı bir gülümseme belirir sonra Ahmet Kaya’nın şarkısı gelir aklınıza: “Nerden baksan tutarsızlık…”