İkili ilişkiler, sorunlar

Kemal ASLAN

Beş duyu aracılığıyla elde edilen sinyaller orta beyindeki limbik sistemde duygulara dönüşmektedir. Birey bu dönüşüm sürecinde ortaya çıkan duyguları hisseder. Bu hissiyat özneldir, nesnel karşılığı olmayabilir, hatta yanılsama bile olabilir. Özellikle yakın ilişkilerde birey kendisi olabildiğinden benliğini de açık biçimde ortaya koymaya çalışır. Duyguların karşılıklı farkındalığı kişileri birbirine yakınlaştırır. Arkadaşlık, dostluk, aşk bu tür durumları içerir. Örneğin insan birlikte zaman geçirmekten keyif aldığı insanlarla bir arada olmak, onlarla sohbet etmek ister. Çünkü böyle bir ortamda kişi şimdiye ait yaşadıklarını, sıkıntılarını, dertlerini anlatabilir. Hatta yeri gelir geleceğe dair düşlerini, beklentilerini, arzularını paylaşabilir. Böyle ortamlar kişiye kendisi olması için daha çok olanak yaratır.

Yaşadığımız hayatta kırgınlıklarımız, kızgınlıklarımız, öfkelerimiz, konuşamadıklarımız, biriktirdiklerimiz de bulunmaktadır. Bunları konuşacak zemin de yakın ilişkiler dâhil her ortamda mümkün olmaya bilmektedir. Çünkü insanlar zaman zaman bu yaşadıklarını paylaşmak yerine kaçışı tercih etmektedir. Yani o konuyu konuşmamayı… Bu da çok yoğun çalışma ortamlarında ya da hayatın fazlaca değişmeyeceğine inanılan durumlarda anlaşılır bir şeydir.

Bireyin giderek atomize olduğu, yalnızlaştığı durumda duyguların ifade edilmesi her zaman mümkün olamamaktadır. Öncelikle bireyin kendisi, duygularının ne olduğunun farkında olmalıdır. Örneğin içindeki duygu öfke ise bunun nereden kaynaklandığını bugünden geçmişe doğru kendini analiz ederek bulmaya çalışmalıdır. Birey öfkeli duruma neyin yol açtığı üzerinde düşünmelidir; bu çerçevede öfkesini kontrol edebilecek bir bilincin yaratılması için çaba göstermelidir.

İnsanın farklı duyguları hissetmesi değer yargıları çerçevesinde iyi ya da kötü olarak değerlendirilemez. Üstelik kimi zaman birey ummadığı duyguları da yaşar hale gelebilir. Duyguları yaşamanın belirli bir yaşı, zamanı da yoktur.

Duyguların ifade edilmemesi, karşı taraf açısından somutluğun olmaması anlamına gelse de yaşanan süreç duygusunun ne olduğu, olabileceği konusunda ipucu  vermektedir. Duyguların ifade edilmemesindeki en önemli etken, karşı tarafın bunu reddetmesi olasılığıdır. Bu olasılık ikili ilişkilerde kaygıyı artıran bir etkendir. Kaygı düzeyinin yüksek olduğu bir ortamda duyguların ifade edilmesi de zorlaşmaktadır. Endişeyle odaklanmaktan vazgeçilmesi bu konuda ilk adımdır. Ayrıca kaygının düşük düzeye indirilmesi yönünde çaba harcanmalıdır. Bu süreç gerçekleşinceye kadar-kaygı düzeyinin düşük olduğu durum- yavaş ve sükûnetle ilişkilerin sürdürülmesi gerekir.

Kişiler yakınlaştıkça birbirlerinin bakış açılarını, değer yargılarını, arzularını, isteklerini, hayallerini, duygularını öğrenebilmektedir. Bazen bu durum da ikili ilişkilerde gerilim ve çatışma yaratabilmektedir. İki insanın kesişim noktalarının ve kesişim alanlarının ne olduğunu öğrenmek bu gerilim ve çatışma süreçlerinde ortaya çıkabilmektedir.

Gerilim ve çatışma ortamının yaşandığı ikili ilişkilerde bazen sessizlik, mesafe koyma olabilmektedir. Bu karşı tarafın rahatsız olduğu konular nedeniyle gösterdiği tepki olarak değerlendirilmelidir. Eğer bu süreç de istenilen sonucu vermezse –karşılıklı beklentilerin karşılanması- o zaman ilişkilerde kopma yaşanmaktadır. Bu süreçte ötekinin bu durumu anlamayıp ilişkiyi onarmaya çalışması, telafi etmeye çalışması gerekir. Bunu sadece sözle değil eylemlilikle de göstermesi gerekir. Bu yazıldığı kadar kolay olmayan, bireyin yeni bir kendilik oluşturma sürecidir. Yani duygusal olgunlaşmaya yönelmesi; geçmişi aşmaya çalışması, gerginlik ve çatışma ortamları yaratmadan ilişkiyi sürdürmeye çalışmasıyla ilgilidir. Bunun için iletişim tarzının eski model temelden çıkması; oluşan kısır döngünün kırılması aşılması gerekir.

Bu durumda birey hem kendine hem de ötekine odaklanmalıdır. Onun hangi koşullar altında ne yaşadığını, ne hissettiğini, neyin bu duruma yol açtığını ya da onu tetiklediğini, tepkilerinin ardında ne olduğunu düşünmelidir. Eros’un öldüğü; hazzın her alanda giderek belirleyici olduğu günümüzde bu ne kadar yapılabilir? Hayat herkes için zor!