Hayalleriyle yaşayan çocuklar

Engin BAŞCI

Ömür dediğimiz şey bulunduğunuz noktadan baktığınız bitimli bir süreç.

Yaşanılan an bu anlamda çok değerli.

Çünkü önünüze iki hayat koyuyor.

Bir de bir büyük sorgulama…

Geride ve ileride iki hayat var; biri yaşanmış, diğeri yaşanacak olan…

Kendi adıma şanslıydım, çocukluğumda hayalini kurduğum işi yaptım.

Televizyon habercisiydim.

Keşke diyeceğim pek fazla bir şey bırakmadan, işi bıraktım.

İşi bıraktım ama gazeteciliği asla.

Çünkü o bir yaşam biçimi ve artık farklı şekillerde yapılabiliyor…

İş gereği çok yer gördüm, çok insanla tanıştım.

Hayatım bir röportaj havasında geçti.

Gittim, gördüm, gözlemledim; yazdım, çizdim, anlattım…

Yaşamak isteyenleri, ölenleri, hayatı yeniden yaşama fırsatı bulanları, ölümden dönüp ikinci hayatı yakalayanları…

Yalanları, yalanları gerçek sananları…

Tüm bunların farkında olup bilmeze yatanları…

Kaybedenleri, kaybederken kazananları…

Ve kazanırken kaybedenleri…

Günü birlik çıkarlar uğruna değerleri satanları…

Tarifsiz oyunlar oynayanları, sonra hiçbir şey olmamış gibi yapanları…

Belki de en önemlisi; kıyıda yaşayıp da hayata tutunanları…

Hepsi bende iz bıraktı.

Birçoğunu önümdeki hayata bıraktım.

Yani daha yazılacak çizilecek çok şey var.

Tüm bunların içinde bir şey var ki, hiç unutmam.

Bir yılbaşı günü işsiz kalıp sokaklarda avare avare dolaşmamı…

Vitrinlere bakıyor gibi yapıp da hiçbir şey görmemeyi…

Kalabalıklar içinde yalnız olmayı ve o derin sessizliği…

Eve gidememeyi…

Bir sinemaya girip başka bir hayata geçmeyi…

Ardından bir diğer filmle bir başka hayatı seyretmeyi…

Masalsı bir hayat içinde kendinden uzaklaşmayı…

Sonra geri döndüğünde gerçeğinle yüzleşmeyi ve yeni bir hayat hayal etmeyi…

İşte o hayal ettiğiniz yerde yeni bir hikâye başlıyor.

Aradaki zamanda, geçmişin hesaplaşması içinde kendinizi de tanıyorsunuz.

“Yarım asırı aşkın ömrümde kendini nasıl tanımlarsın?” diye sorarsanız, yanıtım net olur:

Hayal eden çocuk…

Şimdi önümde bir süredir yaşadığım yeni bir hayat var…

İkili bir hayat bu; üniversitede hocalık ve gazetecilik.

Yeni diyorum iç içe geçmiş iki farklı duyguyu ilk kez böylesi yoğun bir şekilde yaşıyorum.

Biriktirdiğim her şey de cebimde.

Ve ben gözlemlediğim ve biriktirdiğim bu hayatı aynı zaman diliminde iki farklı kitleye aktarıyorum.

Yani; hem benden bir şeyler öğrenmek için karşımda bulunan gözünün içine baktığım gençlere, hem de çoğunu hiç görmediğim belki de bundan sonra da göremeyeceğim bu satırların okurlarına…

Bu ikili hayatı yaşarken beni ben yapan hayallerim de yine yanımda.

Bana sadece yürümek kalıyor bu yeni yolda…

Zaman da bir yandan bana göz kırpıyor, “beni iyi kullan” diyor…

Gazetecilikten deneyliyim; işimi yaparken öğrendiğim bu kuralı geleceğe de taşımalıyım…

Sakin ve stressiz bir hayat için bu önemli…

Diyeceksiniz ki bu devirde stressiz bir hayat mümkün mü?

Zor ama imkansız değil.

İşte bende biriken bir yanıt size:

Her şeyden önce sakin olacaksınız, en zor anlarda bile öfke ve paniğe kapılmayacaksınız.

Sonra en sinir bozucu durumlarda bile gülümseyeceksiniz.

Bazen içinizden bazen göstere göstere…

Çünkü gülmek, gülebilmek en büyük karşı çıkıştır.

Ve hayatı değiştirebilecek bir sözün ya da eylemin ateşleyicisidir.

Bu yeni hayatımın hikâyelerini yazdıkça beni hep canlı tutan ve geleceğe taşıyan hayat ışığını da sizlerle paylaşacağım.

Her yeni olayda ve en zor anlarda…

Hayatın bana öğrettiği bu gerçek, öğrencilerime verdiğim ilk derslerimin de konusu olmuştur:

Umutsuz olmamak gerek…

Çünkü her yeni gün yeni bir hikâyedir, yeter ki hayal edin ve isteyin…

Ve hiç unutnayın;

İçinizde bir çocuk var, yaşınız kaç olursa olsun hissettiğiniz bir çocuk…

Siz yaşadıkça var olacak bir çocuk…

İşte o çocuklar hayalleriyle yaşarlar…